çydd'ye bağışlayın. zor durumdaki üniversite öğrencilerine veriyorlar kıyafetleri falan

korsan kitapçılarda bunların cdlerini çok ucuza bulabilirsin aslında
bi de şöyle bir link buldum idownloadunlimited.com

korsan kitapçı iyi fikir.
şimdi bi link buldum deniyorum, yoksa verdiğini denerim. teşekkürler.

warez bb org'da toefl ile ilgili bir sürü e kitap ve dinleme materyali var. bir bak derim.

arcadium'un önünden geçen bi konutkent otobüsüne bin (163 geçer mesela), arcadiumda in karşıya geç ordan taksi en fazla 5 lira tutar

bu bölgede oturduğum için hemen sayıyım

-163(mavi otobüs)caddenin girişine çok yakın durur ama 163'e beşevlerden binemezsin kızılay, milli kütüphane veya armadanın önünden binmen lazım(kızılay veya eskişehir yolundan yani)
-aynı koşullar belediye otobüsü olan 165 içinde geçerlidir(durakları aynıdır)

-dolmuş dediğimiz muhteşem icat ise otobüsler kadar olmasa da yakınından geçer.şöyle ki uludağ kebapçısının yani otobüslerin son durağının ordan geçer dolmuşlar(ego sondurak ve türk konut dolmuşları)bunun dışında konutkent dolmuşları da yakın sayılabilecek 7-8 dk. yürüme mesafesinden geçer mi? geçer.konutkent dolmuşları nispeten uzak kalır.binerken dolmuşçulara park caddesine yakın bir yerde inmek istiyorum demen yararına olur:)

*taksiyle normal koşullarda 40 liradan aşağı gelmen epey zor.2-3 sene önce aştiden 28 liraya gelmiştim caddenin çok yakınına.

kpss'ye gir devlete kapağı at sonra yurtdışı masterına kas, uluslararası ticaret gibi bir bölümde uzmanlaşabilirsin mesela, onları araştır. dönünce bi süre daha çalışıp sana istediğin gibi yaşama olanakları tanıyan işlere, yerlere geçiş yap.
zor ama neden olmasın

benim kardeşim okuyor senin bölümünde ve hayatından gayet memnun...çünkü geleceğin getireceği avantajların keyfini şimdiden sürmeye başladı bile..
bir kere kpssyle her ama her memurluğa girebiliyosun hemde öle düz memurluk falan değil direk idaereci konumunda
en güzeli ise ir hukuk mezunu gibi idari hakim olabilmen..eğer bölümünü değiştiremedin die üzülüyosan bu bölümün dışı çok güsel bir fırsat..
ben matematik mezuun olduğum ve işsiz olduğum halde bukadar ümitsizlik içersinde değilim..
ve inan düz memurluğu bile keşke olsa diye düşünüyorum
okuduğun bölümümnün kıymetini bil ve en iyi şekilde değerlendir..

@darkness85 ben zaten mezun olduktan sonra idari hakimdi,kaymakamdı vb otoriter meslekler seçmek istemiyorum.kararsızlığım bu yüzden,seçilebilecek meslekler bu yönde olunca haliyle liste kısalıyor.şimdi okuyanlar diyebilir ulan adama bak bölüm beğenmiyo falan diye,ben de tutumumun günümüz şartlarına göre lükse kaçan bi hareket olduğunun farkındayım ama beni uzun bi depresyon maratonuna sürükleyecek bi iş yapmak ta istemiyorum doğrusu.günümüz şartlarında en garantisi devlette çalışmak tabi ki,ama devlette kişiliğime,yani zevklerime,ilgi alanlarıma yakın bir alan var mıdır bunu bilemiyorum ben?

akademik makaleler içerdiğinden teknik terimlere az çok hakim olmalı. özellikle küresel ısınma, okyanuslar, hayvanlar konularından banko çıkıyor. bu gibi konular var ise elinizdeki kaynaklara bir göz atmalı, kelimeleri öğrenilmeli derim.

writing kısmında klasik kurallara dikkat edilmeli -intro paragrafında thesis cümlesi olacak vs.

speaking te hazırlanma süresi bence az, bu zorlamıştı epey beni.

listening de bazı parçalar kısa olup not almaya bile gerek duyulmazken bazılarında o kadar çok ayrıntı var ki aldığım notlar arasından cevabı bulamadığım olmuştu. not alırken konuyu da kafada toparlamak gerek. zor ama dikkat istiyor.

istanbul ticaret üniversitesinin sınav merkezi oldukça başarılı. bende anadolu yakasından gitmiştim. eminönünde motordan inince 100 metre sağda binası. hem motorla geçersn o gün trafik flan derdin de olmaz ;)

400 must have words for toefl kitabını al ve ezberleyebildiğin kadar kelime ezberle bu arada. bayağı bir işe yarıyor.

reading için bol bol kelime ezberle nasıl kullanıldıklarını falan öğren. zamandan kazanmak adına önce makaleyi okumak yerine direk sorulardan git. çalıştığın zaman üst üste birkaç test çöz ki sınavda 4 reading gelince yığılıp kalmayasın.

listening yapabiliyosan yaparsın, ben bildiğim bir diziyi (seinfeld) ingilizce altyazılı izliyorum iyi oluyo öyle geliştirebilirsin.

independent speaking ve writinglerde daha önce çıkmış soruları kısa kısa cevapla kendince. independent speakingde 60 kadar soru var sanırım 7-8 cümleyle bi yere yaz, ne diycem diye düşünmezsin. genelde çevirip çevirip onları soruyolar. mümkün olduğunca 3 reason bulmaya çabala ikisinde de.

kaynak olarak da başlangıç için longman öneririm, alışman için. ama o bi gıdım kolay toefla göre. kaplan da biraz daha zor kaçıyo. bi arkadaşım barronsu önerdi, sınavla aynıymış. ama olabildiğince çok kaynaktan çalış, bi de bol bol vocabulary ama synonimleriyle öğren.

speaking ve writing için bazı kalıplar vardı onları da istersen yazarım.
2 hafta sonra sınava giricem, ben de bu tavsiyeyle bi gaz oturur çalışırım umarım.

alcohol dehydrogenase enziminiz fazla demek ki. genetik bir şey. biraz da tabi zamanla bünyenin alışmasından kaynaklı.

"daha önce hiç sarhoş olmadıysan nasıl sarhoş olduğunu anlayacaksın ki?" paradoksunu es geçiyor, cevaba geçiyorum.

sarhoş olmak başın dönmesi, gevşemek ve kimi zaman kusmaktır zaten.

daha bi şey olduğu yok yani.

anestezinin de kolay etki etmediği bir bünyeniz olmalı bu durumda. ya da başınız dönmeye başladığında mideniz bulandığı için tüm içkiyi kusup, sarhoşluğunuzu engelliyor da olabilir. ya da henüz güzelinden bir long island iced tea içmediniz :)

@kriker
tam ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum.

@propontis
vodkayı pek sevmediğim için fazla içtiğim bir içki değil ama denedim.
hatta benim bu başlığı açmamdaki sebebin en büyüğü ise tekiladır. hayatımda hiç tekila içmemiştim ve tekila hakkında söylenenleri duydum,okudum vs. ve 1 şişe olmeca aldım(gold değil normal renksiz olanı) ben bir miktar tekila içince yığılacağımı, sızacağımı falan zannediyordum söylenenlere göre ama 1 şişe tekilayı kısa bir sürede bitirdim ve baş dönmesi dışında birşey olmadı:S kafam tamamen yerindeydi(fazlaca yerinde) yani içki içmiş gibi değil konuşmalarım falan son derece normal seyrinde bir değişiklik yok(çevremdekiler de söylüyor). anlayamadım, birkaç shot atıp yerinden kalkamayanlar falan bende öyle bir şey olacak sandım gerçekten ama sadece baş dönmesi oldu o kadar:S bu normal midir, sorun bendemidir?:)

hiç arzuladığın sarhoşluğa erişene kadar içmeyi denedin mi peki, yani 1 şişe tekila yetmediyse 2.ye geç, 3e geç vs kesin sarhoş olursun.

hangi içkileri ne kadar içtiniz en fazla örneğin?

mehem, cevap gelmemiş. varsayımlar, olasılıklar;

•genetik bir maraz
•sürekli içerek sarhoş olma eşiğini yükseltmek
•zihnen sağlam, dertsiz tasasız olmak, aşık olmamak, içerken cin gibi durmak
•o kadar da fazla içmiyor olmak, örneğin bir büyük devirin yine konuşalım
•sarhoş oluyorsunuz

aşık olup içmeyi deneyin. ve ya canınızı çok sıkan bir olayın ardından (ölüm, başarısızılık falan).

sarhoş olmak o kadar kötü bişey değildir. kendimi kendim olduğum için sevdiğim nadir anlardan biridir. yani dışardaki hayat, insanların düşünceleri, o anki dış görünüşünüzü falan hiç kafaya takmadan, eğlenebildiği, kenlendinle konuşabildiğin, kendi içinde kendinle hiç yapmadığın gibi dertleşebildiğin bi an.

bacardi 151 oneriyorum bu durumu cozmek icin.

gofret filan gibi bol şekerli bir şey yiyip üstüne içkiye abanırsanız hızla bence bir etkisi olacaktır.

ben de senelerce sarhoş olamıyorum diye ağladım ve bir gün çok güzel bi rakı muhabbetinde resmen agd oldum. bu tamamnen psikolojik bi durum. sarhoş olma amacıyla ne kadar içersen iç, kafan bir yere takılı olduğu için beceremezsin. eğer olsun ben bu şekilde sarhoş olmayı deniycem diyosan, içkileri karıştır ve arada tatlı şeyler ye, içerken sürekli belli bi yerde sabit kalmayıp hareket et, dolaşımın hızlansın

büyük rakı götürün bi tane, sonra tekrar bu başlığa bekliyoruz.

"am ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum."

genelde tum sarhoslar boyle dusunur... disardan gozuken tabii ki cok farkli...

@kakoy: alıntının azizliğinden ötürü aklıma geldi, yazmadan edemedim:
#13068903

trakyalı mısınız? :D
sürekli ve güzel içen bir insansanız bilincinizi kaybetmeden gayet de güzel sarhoş olabilirsiniz. illa bilincimi kaybetçem, ne yaptığımı hatırlamıcam diyorsanız tekilayla karıştırın birayı falan bakalım olcak mı. ben de ne yaptığımı hatırlamıyorum seviyesine ya bir kez gelmişimdir ya da iki, o da çok karıştırarak. yoksa çok içsem ya kusuyorum ya evime gidiyorum ama hep hatırlıyorum.

Sıkı rakı içen çoğu erkek kalabalık bir masa. Bir yaz akşamı. Cunda Adası ve masadaki kadınların isteği ile erkeklerin muhalefetine rağmen, şarap içilmesi. Misafir ağırlayan kişinin özenle en iyi şaraplarını peşpeşe masaya getirmesi. Herkesin lıkır lıkır içmesi. Erkeklerin bununla mı filan alkol mü alıyoruz küçümsemeleri. Neyse bir süre böyle içildi. Herkesin aklı başında. Keyifliyiz. Sonra masadan kalkmak isteyenler oldu. Ayağa kalkan yere düştü. Kim denediyse böyle oldu. Belden aşağımız tutmuyordu sanki. Halimiz inanılmaz komikti. Asıl komiği ertesi gün bile herkes hala sarhoştu. Su içsek kafayı buluyorduk. Meğer içtiğimiz yıllanmış, çok özel ve de içimi çok güzel bir şarapmış. Hala unutamıyorum o şarabı ve etkisini. Yıllanmış çok güzel birkaç şişe şarap bulun ve deneyin. Ne kadar eski o kadar iyi. Sonucu bize de anlatın. Yarasın.

bence bunu fazla kafaya takmayın, biraz içip de kendini rezil eden yeterince insan var zaten ortalıkta. ne güzel işte efendi efendi için, hem keyif alın hem ayık kalın. şanslısınız, saçmalayıp kendinizi kötü durumlara düşürme ihtimaliniz yok demektir. yine de nasılsa bir şey olmuyor deyip de karaciğeri mahvetmeyin.

@gene mi gene
"alcohol dehydrogenase" bunu yazdın iyi de ettin ama ne olduğunu açıklasan daha bi iyi olurdu

bende de aynı. ekşiye yönlendiren herhangi bir linki açtığımda 2 saniye duruyo sonra kafasına göre başka bir başlığa giriyor.

duch sizinki farklı. bu sanırım: www.eksiduyuru.com
kuja'nın problemi çok çılgın, çok garip. bi yorum getiremiyorum.

@emraah evet anlaşıldı buymuş, tik attım say

bilginiz olsun, o problemi ssg ile uzun mesajlaşmalar sonucu deneye deneye çözdük. sağolsun ilgilendi düzeltti. artık öyle bir problem yok.

dawson's creek (2000lerde de devam etti)

(bkz: boston public)

hollyoaks (95 ten beri)

skins
the secret life of an american teenager

iğrenerek söylüyorum gossip girl

(bkz: as if)

(bkz: 90210)
(bkz: one three hill) bunlar büyüdü gerçi

life as we know it
the inbetweeners > devam ediyor
coupling > uk versiyonu
undeclared
skins ( ilk iki sezonu süperdir)

4s kuralı.

1- üçüncüye soruyorsun ama noktalardan sonra birer boşluk bırakırsan okuması daha rahatlaşacak.
2- bundan onceki iki yolladığında da bu kişi senin sevgilin midir, erkek midir kız mıdır neyin nesidir yazmamışsın, o yüzden yorum az olmuştur.

3- sevgili çalmaya çalışan insan çok bu ara.

e cevaplamısıtm ben bunu ki ? uzaklas arkadasım.

@safepassage
arkadaşim sadece.O tür bişi diil.

@bryan fury
Buna izin vermiyo ki benimle konusmaya çalişiyo,msj atio ayni ortamda bulunmaya çalişio vs :S

boyle bi kadınla/erkekle zaman oldurme bosuna. mazosist degilsen, kendı akıl saglıgına onem veriyorsan hic ugrasma. direk uzaklas. msg atıyorsa cevaplama illa cevaplayacaksan olmayacagını acıkla. konusacaksa da konusma etme uzaklas.

insanlar önemsedikleri insanlar için üzülür. ve iki insanın tatsız olaylar yaşaması her zaman anlaşamamazlığın sonucu değildir, arada sorun olduğu halde tartışmıyosan sorun vardır zaten. arkadaşın olduğunu varsayarak (bkz: en iyi arkadaşın en iyi arkadaşı olmamak)
ayrıca sende biraz kontrol manyaklığı seziyorum. insanları bu kadar sıkıştırma bence, bırak kimi seviyosa sevsin, böyle yaparak kendini daha fazla sevdiremezsin ki

mesafe koymaya çalış, tavrını belirt. yanlarına fazla gitme, ama o geliyor diyosun o zamanda aynı ortamda az kalmaya bak. arada bir bu durumu yüzüne vur, laf sokuştur, terslemeye bak. ya bunları yap ya da bu durumu hiç takmamaya çalış, kıskanmayı bırak. bu arada senin hakkındaki şahsi fikrim amma kıskançmışsın arkadaş, madem o tür bir ilişki değil diyosun neden aralarındaki bağı çekemiyosun. her ikinizide kaybetmek istemeyen biri var belli ki karşında. sonuçta her ikinizide eşit oranda sevecek değil ya. akışına bırak gitsin.

Onun başkasıyla yakın olması seni neden mutsuz ediyor ki? Sen nasıl başkasıyla değil de onunla yakınsan, onun da bi başkasıyla daha yakın olma hakkı elbet var. Şunu da belirteyim başkalarının mutluluğu bizim mutsuzluğumuz olmadığı zaman artık aşmışsın demektir.

diğer adamla yakınlaş hatta mümkünse seviş. kız da g.t gibi kalsın ortada o zaman görür gününü.

arkadaşınız o adamdan hoşlanıyor bence.ayırmayın sevenleri.

insanlar zaten sahip oldukları kişiyi kazanmaya çalışmazlar. siz zaten belli ki onu çok seviyosunuz ve o bunun farkında. ebeveynlerinin birinden ilgi görüp, diğerinden görmeyen çocukları düşünün. kendisine ilgi gösteren ebeveyniyle beraber olmanın tadını çıkarmaktansa, hayatı boyunca diğerinin ilgisini kazanmaya çalışacaktır. arkadaşınız da, büyük ihtimalle sizin kadar kendisine düşkün olmayan bir başkasıyla vakit geçirmeyi daha çok istiyor.

yani büyüğünü yapıyorsa tamamen sessiz olmasını bekleyemezsin zaten. kendi içinde gürültülü bi olay. şimdi o anı canlandırmamı da bekleme ama kendini düşün tuvalette, o ses nasıl çıkabilir diye. bütün kızlar sıçıyo bu arada.

küçük tuvaletini yaparken meydana geliyordu ses!

ha tamam o zaman. ünlem işaretine gerek yok, soruda belirtecektin onu.

(bkz: queef) ?

Eger sen erkeksen birak o nu :)

Sen o nu hayal etmişsen bide o pozisyonda biter bu aşk:D

işeme organlarınız farklı,ondan olabilir mi acaba
söyle düşün elinde bahce hortumu var ucundan biraz sıktınmı tıslama sesi gelir. sıkmadan tutarsan ses gelmez. ( ne alaka ama tek örmek bu geldi aklıma)

bi kızdan öle bi ses çıkmış olamaz asla.nerden biliyon belki tuvalette şu Gulliver i kaçırıp bağlayan küçük insanlar(cüceler)dan yaşıyo.o sesi de onlar çıkardı.
:Pp

(bkz: çarşı tantuni)
(bkz: miss tantuni)

okula yakın olduğundan sadece bu ikisininkilerin tadına bakabilmiştim. güzeldiler=)

balgatta 33 tantuni var. orası oldukça iyidir. diğer 33 tantuniler balgattaki kadar iyi değil yalnız.

korykos var ank üni fen fak.ın karşısında

odtü'deki çarşı tantuni iyidir ama süper bişe bekleme.ekmek arası güzel.şalgamı da mersin'den turnipten getirtiyor seversen.(bazen kalmıyor yalnız)

korykos da güzeldir.ben ankara'da çok da yerde yemedim ama korykos daha bi bizim buralara(mersin) yakın geldi.

www.zomato.com

o protestoda bende vardım.Kolay kolay vazgecılecek bır sey degıl ama sonucta senınde kız kardeşınmıs onun karakter ozellıklerıyle ılgılı farklı yonlere cekmeye calıs en ıyı yontem bu bence ama farklı bır sehırden ankaraya gelebılecek kadar bu dusuncelerı benımsedıyse cok zor vazgecırebılmek bence sıze durust olmasını saglayın en azından ne yaptıgından haberdar olursunuz

o yaşlarda birşeylere kapılıyorsa -kendimden biliyorum- ailenin yapma etme demesi meseleyi daha da çekici hale geirebiliyor. siz ne derseniz deyin o zamanı geldiğinde, olgunlaştığında söylemeye çalıştıklarınıza anlam verecektir. ikazla cezalandırmayla ya da farklı yönlere çekmeye çalışmakla olmuyor malesef. henüz çocuk olabilir ama aptal değildir ne yapmaya çalıştığınızı anlarsa bu onunla ilişkinize de zarar verebilir.
"bu yaptığından hoşlanmasam da engel olmaya çalışmayacağım, bazı insanlar da yaşayarak öğrenir" tavrıdır en güzeli. belki fazladan birkaç sorumluluk verebilirsiniz. varsa eğer gitmek istediği üniversitede bir tur atabilir, ona okul ortamını gösterebilirsiniz. kandi haline bırakmaya gönlünüz elvermiyorsa ailede kendi kafa denginde, onun saygı duyduğu birinden kardeşinizle konuşmasını rica edin

bırakın devrimci olsun..

2-3 sene sonra hayatın gerçeklerini öğrenince doğru yolu bulur. yaşı 18 demişsiniz.. ben 18 yaşımda babamdan para aldığım için utanıp, iş bulup kendi paramı kazanmaya başladım.. bizde hayat koşullarını onaylamıyoruz. bizde öğrenciyiz harçları beyenmiyoruz. ne olacak yani devrim yapıcan da ne olacak. ya kaç senedir çakamadım şu işi. pekte anlamıyorum ne diyim.. yani demek istediğim azıtmasın. yarın bi gün kaybettiği yıllarını fena özler. geri dönüşte yoktur

dipnot: zaman makinası onun elindeyse bilemem tabii.. eer elindeyse bana ulaşsın geri dönmek istediğim 5 yılım var..

eğer gerçekten birşeyleri değiştirmek istiyorsa yapması gerekenin bu olmadığını söyleyin.

resmen kullanıyorlar kızı,

profesyonel yalancılıkla türkiyedeki çakma devrimcilik de büyük oranda örtüşüyor.

baa galırsa çakma devrimciliğin gerçek yüzünü gösteren kitaplar okutun, ya da bu kısımları içeren kitaplardan ilgili bölümleri okutun.

kullanıyorlar. kullanacaklar.
ne mahir çayanlar tükenir ne saftirik kızlar.

Ekleme: Mahir çayanın cesurluğundan dem vurmayın konu o değil, onun ne kadar cesur olduğunu ben de biliyorum. ama şu veya bu sebepten yakınlık duymadığınız birisi adam öldürünce "cani, katil, zorba vb." olurken yakınlık duyduğunuz insan öldürünce "ehem, öhm tabi omlet yapcaksan yumurta kırcan ehe" gibi bir yaklaşım içine girmeyenlere selam olsun.

bu mahir çayan örneğini istanbulda mahir çayanı saklayan kız (şimdi koca kadındır ya) anımsayarak vermiştim.

@ Karluk
bildiğin bu tarz kitaplar var mı? isim verebilir misin?

devrimciliği kötülemek kesinlikle çok yanlış olur. bi ailesi var ve sizi de karşısına almak zorunda bırakırsınız. söyleyebileceğiniz tek şey bunun için uygun zamanın bu olmadığıdır. üniversitede bu konuda çılgın atabileceğini falan söyleyebilirsiniz belki.
kötülemeyle bok atmayla eğebileceğiniz bi düşün yapısı biraz geride kalmış. sakın sakın.

Türkiye:
Filistini destekliyoruz, Çeçenistan'ı destekledik, kosovaya büyük yardımlar yaptık, bunlar bilinen şeyler. Diğerlerinden pek emin değilim ama örneğin kosovalıların davası haklıydı, ayrıca filistinlilere yapılan bir zulüm de var o da açık. her neyse bir de bilinmeyen desteklerimiz vardır:

Yazısız Kural 1
Senin teroristin bana tatlı gelir, elin teroristini severiz.
Bana dokunmayan yılan mantığından değil, çıkar salayabileceğim ya da senin çıkarını baltalayabileceğim için.
Çünkü Atatürk'ün de dediği gibi hayat bir mücadeledir. ve ülkeler daima mücadele ederler, bu ne yazık ki olağandır, doğaldır. şaşıyorum amerikaya kızanlara, almanyaya kızanlar, israile kızanlara.... ya hu adamlar görevini yapıyorlar, onların çıkarı gereği yapabileceklerinden biri buydu ve onlarda bunu seçtiler.

nereye geleceğim?
Böyle olayların arkasında figuranların bilmediği güçler olduğu yakın tarihe bakıldığında ortaya çıkmıştır.

Ortada büyük -ya da büyükçe-oyunlar vardır, bir de küçük ama kendini önemli sanan becerikli ya da beceriksiz figuranlar vardır, içlerinden bir kaçı yükselerek figuran master olur. oyun sürer. bitmez, çünkü bu oyunlar bizim oyunumuz değil, bize ait değil. Kendi haline bırakılsa olmayacak ya da yok olacak pek çok oluşum işte bu dış güçlerin çabası nedeniyle olagelir, bu da süregider. her dış gücün de "içimizde" bağlantılar vardır, kıçı kırık ülkeler bile kendi çaplarında bi şeyler yapmaya çalışırlar.

gün geçtikçe çok şükür halk bilinçleniyor bakmayın "bizi uyutuyorlar" dediklerine, uyutuyorlar ama bu konularda uyutma değil, uyanma söz konusu. biz çok çektimişiz bu zırvalardan ve dersimizi almışız, ama dış güçler hala şansını zorluyor. uyuma konusuna tekrar gelirsek, dünyada uyutulmayan hiç bir millet olduğuna inanmıyorum çünkü yazılı kurallardan birisi der ki "bilmesi gereken prensibi"

kız kardeşinize yaklaşanlar silahlı olmasa da bildiğiniz örgüttür bence, örgüt ne yapar bilir misiniz? adam seçer, bakar, arar, kim kendine uygun kim kendine katılabilir zaafları ne nasıl yaklaşmalı nasıl kazanmalı onu...? Burada dürüstlük yok, burada doğal bir süreç yok, aldatma var, kullanma var. gözlerini kapayıp meydanlara sürme var. bu arada eleman kazanmak için kadınları ya da çekici erkekleri kullanmak ve bir "aşk" bağı oluşturmak özellikle devrimci geçinen örgütlerde sıkça görülmüştür.

nereye gidiyorum?
yani kardeşiniz büyük oyunları görebilmelidir, o yaşta bu zor ama bunu yapmadıktan sonra yapacağınız hiç bir şeyin etkili olacağına inanmıyorum.
kardeşiniz nelere alet olduğunu ve yaptığı şeylerin nelere malolduğunu ya da olabileceğini görebilmelidir.

kardeşiniz level atlamalıdır.
hangi kitabı okusun demişsiniz, kitaplar sadece bir araç bunu siz de biliyorsunuz. bana kalırsa Kuran okusun derim, ama o kitap da kalbi açık olana açılır, o kitabın yardım ettiklerinden iyiyle kötüyü birbirinden ayırma özelliği yani Basiret olur. bu benim inancım, yani kişinin kalbinde ne kadar çok Allah sevgisi varsa o kişi o derece basiretli olabilmekte ya da korunmakta. Çünkü Allah'ın evi kalptir, Allah'ın olduğu yere pislik giremez, kişi getirip pisliği engellemelere rağmen zorla sokarsa o başka.

İnanın aklıma şu an kitap gelmiyor, ama gelse de kişi kendini "öğrenmeye" açmış olmalı, yoksa bu araçlardan yararlanamaz. İş inada binerse kitaplar para etmez.

Ben kardeşiniz için kendi kardeşimmişçesine olamasa da -hiç kardeşim olmadı demeyeceğim oldu ama çok çok küçükken sizlere ömür- üzüldüm.

bana göre olay kriminal
polis bu konuda uzman, bu konuda harika uzmanları vardır, eminim, en iyi yardımı onlar yaparlar gerek bilgi gerekse psikolojiyi düzeltme anlamında. şimdi kamuya açık bi yerde olmasa elinde cop belinde silah kendini bir şey sanan polis arkadaşlara da ağır konuşur ve siz onlara bakmayın onlar bizim polisimizin örneği olamaz derdim.

olay kriminalsa şuraya geleceğim:
Birisi konfüçyüsa gelmiş demek ki "biz de adalet o kadar gelişmiştir ki bir baba suç işlese oğlu onu içi kan ağlasa da ele verir ya da oğul suç işlese baba aynı şekilde"
konfüçyüs da demiş ki "biz de öyle bi bok olmaz, biz gizleriz bu daha doğru demiş"

bunun gibi bişeydi, seçim sizin. kardeşiniz suça karışmadıysa işiniz daha kolay. onun arkadaşlarına ihanet ettiğini hissettirmeden yardımını alabilirseniz alın. bunu yapamazsanız emniyetten bir tanıdığa ulaşarak durumu anlatın, ama ne kadar yüksek rütbe o kadar iyi çünkü nedne yüksek dedim- torpil için değil, olayın ciddiyeti düşünülünce bunu standart prosedüre sokmamak daha iyi çünkü o sizin kardeşiniz sonra düşük rütbeli memurların bana kalırsa bilmemesi gerek.

kitap öneremedim ama polisin bu konuda çalışmaları eminim vardır belki yayınları bile vardır. polisimiz pek çok örgütsel dökümanı ele geçirmiş olmalı, zamanı geldikçe de yayınlamıştır.

sanıyorum uzmanlık alanı bu olan insanlar kardeşinizin gerçeği görmesine yardımcı olacaktır, kendi haline bırakırsanız kitapların faydasını anca "umarsınız" öyle kalır. araç çünkü onlar. ama bir uzman böyle olmaz.

Ekleme:
olay kriminal derken olay deşilince kriminal öğeler ortaya çıkacağını düşündüğüm için böyle dedim yoksa ortada henüz bir suç yok. kardeşinizi polise ihbar edin gibi bir şey demiyorum tabi yani siz gidip görüşün bir uzmanla o size iyi akıl verecektir.

benim düşüncem bunlar

Onu oraya çeken birşeyler olabilir lise de okuyan bi insanın üni harcının koyacağı acıyı tam kavraması pek mümkün gibi gelmedi veren bilir bunları.Aşk unsuruna dikkat orda gittiği yer veya takıldığı insanlar arasında gönlünün tutulduğu insanlar olabilir..Havadan sudan girin kardeş sırlaşmasına çevirin olayı sonra ağzından lafı alın biraz anlat derseniz biraz samimiyeti suistimal olur ama lisede ki bir kızın geleceğini etkileyeceği için etkisi kısa sürecek kızgınlığı yeğlerim.

kardeşinizin arkadaş çevresi ile alakalı bir durum olabilir mi diye bir düşünün? tabi olmayabilir de.eğer ders çalışmasını bekliyorsanız mümkün mertebe ilgili olun yanında olun sürekli(mecazi olarak söylemiyorum yapışık ikiz gibi ama bodyguard gibi de değil).yaptıkları hakkında ne kadar yalan da olsa bilgi edinmeye çalışın anlattıklarını ilgiyle dinleyin.girip çıktığı ortamları görün veya bilen bir arkadaşına anlatmasını rica edin.geleceğinin siyasi aktivitelerden çok okuyacağı üniversite ve bulacağı işe bağlı olduğu gerçeğini kabullenmesini sağlayın.ya tabi çok istiyorsa katılsın o tip çalışmalara da çokta sıkmanın bi alemi yok sonuçta herkes kendi yolunu çizer neyin doğru neyin yanlış olduğuna bıakın kendisi karar versin.ama kesinlikle hayatında önceliğin ders ve okul olduğunu kavraması ve bu tip çalışmalara bir hobi gözüyle bakması lazım

Der baader meinhof komplex isimli filmi izletin.

Vah garibim...

17 yaşında herkes dünyayı kurtarmaya çalışır, normaldir.

Benim önerim bu şekilde hareket ederse eline geçecek şeyin olsa olsa dayak olacağı ve üzerine kayda alınıp fişleneceği, hayatının her aşamasında o fişlenmenin önüne ayak bağı olacağını anlatmak olacak (özellikle kamu sektöründe çalışacak olursa).

Kör olmadığını varsayarak bu şekilde başarıya ulaşamayacağını ve herhangi bir şeyi değiştiremeyeceğini az çok kendisinin de bildiğini umuyorum. Buradan yola çıkarak; sistemi değiştirmek istiyorsa sistemde sözünün geçeceği bir noktaya gelerek bunu yapması gerektiğini ve bunun yolunun da derslere ve okula asılmak olduğunu söylemek gerek diye düşünüyorum.

Hatta kamu yönetimi okuması yönünde süper gaz verilebilir bence. Zaten siyaset oldukça ilgi duyduğu bir alan olsa gerek, anlamak için alim olmaya gerek yok.

Devrimcilikle ilgili kitapların falan işe yarayacağını pek sanmıyorum, çünkü büyük ihtimal şu an bildiği şeyleri de kitaplardan öğrenmeden 'eylem adamı' olmuş, yani sizin verdiğiniz 'saçma' kitapları okumaktansa protestolara katılmayı tercih edecektir. Eğer bu eğilim bir anda olduysa onu oraya çeken muhakkak başka bir sebep vardır, mesela hoşlanığı bir erkek, söz sahibi olmak istediği bir arkadaş grubu vs...

Synche'i çok çok iyi anlayıp, ona hak vererek diyorum ki madem devrimci olmak istiyor bırakın olsun. Hatta madem bu sene üniversiteye hazırlanması gerekiyor, deyin ki "madem devrimcisin o zaman dershane eşitsizliğinin bir parçası nasıl olacaksın, eğer dershaneye gitmek istiyorsan okul dışında bir iş bulur kendi dershane paranı kendin ödersin" sert ama tokat gibi ayıltıcı bir çözüm.

Ama çok canınızı sıkmayın en kötü ihtimalle bu senesini eylemlerde, protestolarda boş geçirir ve öss yi kazanamaz. Tüm arkadaşları, hatta onu bu yeni çevresine çeken tüm insanlar üniversiteye gider o kalır, o zaman bakın nasıl tutuşup da ders çalışıyor. Aile için zor ama bir sene çok çok büyük bir kayıp değil.

@ vito genovese
ben kamu yönetimi mezunuyum aslında. ama iş imkanları bakımından kesinlikle istemem kardeşimin de okumasını. ben ettim sen etme hesabı =)

@ johan sebastian
aslında aynen dediğiniz gibi oldu. lise son sınıftı geçtiğimiz sene yani yeni mezun oldu. tahmin ettiğimiz gibi iyi bi puan alamadı sınavdan da. bu sene 2. kez girecek. ama hala akıllanmadı bu işlerin peşinden koşuyor. aslında ben gayet yüzeysel anlattım başlıkta durumu.

bu arada herkese çok teşekkür ederim, takip ediyorum sürekli, bütün tavsiyeleri göz önünde bulundurucam. iyi ki varsın duyuru =)

gönlünü bi cemaatçiye kaptırırsa, o inceden inceden eylem ve fikirlerinden soğutur kardeşinizi :)

(bkz: denize düşen yılana sarılır) =))

prosedürü nedir bilmiyorum ama üniversiteyi de yurtdışında okuyabilir. ve bu onun geleceği açısından -össde yapacağı başarıyı bilemem ama türkiyede özel üniversite okumaktansa- çok daha faydalı olur. yurtdışı eğitim danışmanlığı hizmeti veren birsürü yer var onlarla bi konuşun bence.

joelskellington mesela hangi okullar iyidir?

şüphesiz ki google herşeyi bilir

www.herturlu.org

peki sizin kullandığınız taktikler neler? nasıl anlarsınız karşınızdakinin yalan söylediğini? bi fbi ajanının ropörtajını okumuştum gayet farklı yöntemlerle yalan söyleyenleri anlıyordu. böyle farklı yöntemleriniz var mı ?

size göre sola bakıyorsa beynin hayalgücü bölgesiyle düşünüyordur, sağa bakıyorsa anılara düşünüyordur.

dolayısıyla size göre sola bakıyorsa atıyor, sağa bakıyorsa hatırlamaya çalışıyor.

sanırım yalan makinesi göz bebeklerini, nabzı ve özellikle göz çevresindeki ısı değişimlerini ölçerek anlıyor. Göz bebeklerindeki büyümeyi görebilirsiniz. Eğer büyüyorsa yalandır.

başkalarına yalan sıkarken duyduysam bana da sıkıyor olabileceğinden şüphelenirim.

deckard'ın bahsettiği olayı ben yukarı-aşağı olarak izlemiştim bir belgeselde. yukarı bakan kişi anımsamaya çalışıyor, aşağı bakanlar ise bir yalan uyduruyormuş. belgeselde clinton'ın "i have never had sexual relations with that woman" derkenki videosu uzmanlarca inceleniyor ve yalan söylediğini belirten mikro mimikler gösteriliyordu.

o zaman bundan sonra yalan söylerken yukarı bakıcam ehehaeh

işte öyle ilginç bir şeydir ki trista
sen istemesen de beynin yalanı algılamadığından seni şıp diye ele veriyor. ancak yalanına caaaanı gönülden inanıp, beynini ve bilinçaltını da etkileyebilirsen yırtabilirsin.

bu gözleri kaçırma söylentisinden olsa gerek, yalan söyleyen biri -eğer ne yalan söyleyeceğini önceden düşünmüşse- normal bir konuşma yaptığından çok daha fazla gözlerinize bakıyor. ve yalan bittikten sonra oluşan sessizlikte "bana inanmalısın" der gibi 1-2 saniye daha bakmaya devam ediyor.
bir de gereğinden fazla ayrıntı vermek var tabi. "hatta tam o sırada annem aradı" gibi

burna fazla dokunma, kaşıma diye bir refleksten bahsediyor psikolojik kaynaklar.

Beynin sağ lobu, sol lobu geyiklerini bir kenara bırakın bence, solaklar da var :)

dizisi var bunun :)

www.imdb.com

Bu da linki arkadaşlar:www.youtube.com

aradığın şarkı 2 saniyeden az sürüyor farkında mısın?
herhangi bir rock şarkı dinle farkı anlamazsın bence

Yok knk.O farklı bi melodi.Bi kaç yerde daha duymuştum.Cok aradım bulamadım.

www.cozumvar.com.tr

şiddetle tavsiye ederim.
sayfanın altındaki butona tıklayıp başlayabilirsiniz.

ingilizce olacak unuttum soylemeyi ,tesekkurler duch guzelmis test.

myers-briggs testi ya da benzeri bir şey yapabilirler, bi bakıverin.

merak etme klasik sorular ama ben yaptığımda biraz çelişkiye düşürmek istemişler gibi.
operadan nefret eder misiniz falan gibi abuk sorular da vardı..

(bkz: ingiliz dizileri)
burda çok var ama ben coupling derim

Hotel Babylon, eğlenceli, maceralı, bazen komik ve %100 ingiliz aksanlı. Cumartesi-Pazar 23.30'da TNT de reklam yapmak gibi olmasın:-)

elbette ki the tudors. fak of dı rest.

edit: komik değil ama gideri var.

(bkz: skins)

(bkz: black books)

(bkz: fm)
(bkz: man stroke woman)

yazmazsam ayıp olur:

(bkz: life on mars)
(bkz: ashes to ashes)

"there's no time to rest" diye arayınca bu çıktı
www.youtube.com

gossip girl'deki iki şarkı bunlar:

www.youtube.com
www.youtube.com

bu da breaking the bad'in pink-trouble
www.youtube.com

gideceğiniz ülkeye bağlı. ingiltere'ye giderken didik didik aranıp cebinizdeki paranın hesabı sorulurken, abd'ye gittiğinizde yanınızda bi tomar para olsa bile sorun çıkmıyor.

bildiğim kadarıyla türkiye için bu değer 5000 dolar. 5000 doların üzerinde para çıkartamıyorsunuz, ama limitsiz para girişi serbest.

ülkeyi söylemeyi unutmuşum, finlandiya olacak.

taze bir cevap vereyim,

daha geçen bir arkadaş birikimiyle türkiye ye geldi, yanında 70bin avro vardı sonra bir yatırım yapamadı kısa zamanda 50bin avro+altınlarla geri gitti bir sorun olmadı ne gelirken ne giderken. gittiğ yer avusturya.

Emniyet müdürlüklerinin Pasaport birimlerinde duvarlarda ilanlar olur, "şu ülkeye gidecekelrin dikaatine" şeklinde. Yanşlış hatırlamıyorsam onlardan birinde (ya Moldova ya da Ukrayna) şu kadardan fazla para sokamazsınız tarzında yazılar vardı. Çıkarırken birşey olmayabilir ama gideilen ülkede miktar fazla olunca sorun çıkabilir. Bu bilgileri araştırın bence.

atatürk havaalanı santrali arıyorsunuz, maliye kısmını bağlatıyorsunuz, gideceğiniz ülkeyi ve ne kadar para alabileceğinizi soruorsunuz. tabi görüştüğünüz kişinin ismini de almanız olası bi sorunda garantiniz olabilir.

ben ocakta finlandiya ya gittim ne kadar paran var felan diye kimse sormadı. bi sorun olacağını sanmıyorum. bu arada finlandiya candır canandır özledim walla.

10000 euro

www.fco.gov.uk

vala cebinde kelimeler ve anlamlarının yazılı olduğu bir kart taşıyabilirsin. yanında sözlükle gezip, merak ettiğin bir kelimeye anında bakabilirsin.
ama bunlar bende işe yaramadı. iki gün sonra unuttum genelde.
ancak dizi ve filmleri ingilizce altyazıyla izlediğimde ezberleyebiliyorum. hatta bunlar toefl sınavlarında grammarda bile işime yaramıştır.
ingilizce metinler okuyabilirsiniz, sevdiğiniz bir kitabın ingilizcesini okumaya çalışın mesela. bir kelimeye 3-5 kez denk gelince mecburen öğrenirsiniz.

bence çalışmaktan çok kullanmaya çalış. internetten makale oku şarkı sözü çevir ingilizce düşünmeye çalış kendi kendine yolda giderken aklına bir kelime geldi ingilizcesini bilmiyorsun yaz bir kenara eve gidince bak falan. yaşamının parçası haline getir ingilizceyi. ha bir de yabancılarla konuşabilirsin internette. kimse seni yadırgamaz ingilizceyi eksik biliyorsun veya bilmiyorsun diye (13 yaşında wow oynayan ingiliz veletler hariç onları sallayacaksın)
son olarak benim telefonumda (6600) bir sözlük yüklü oxfordun ingilizce-ingilizce arada sıkılıp bakıyorum ona rasgele kelime falan çıkartıyor öyle en azından görmüş oluyorum aklımda çok kalmasa da.

bi de bişey dikkatimi çekti amerikan sitcomlarını falan izlemekten olsa gerek, biraz sokak ingilizcesi ağırlıklı gibi sanki dağarcığım. biraz ingiliz neşriyatı okumam gerek sanırım.

okuduğun bölümle ilgili makaleler oku o zaman. hem akademik ingilizceye aşina olursun hem de bölümünle ilgili terimleri öğrenmiş olur ve gündemi takip edersin. veya gazete oku internetten ne bileyim.. büyük şehirlerdeysen arada git bi ny times al oku veya seçenek çok yani. yeterki kullanmak iste sen ingilizceyi

kesinlikle sözlük çalışması.


mesela kelime ''bounce'' olsun

zibilyon tane kullanımı var.

www.macmillandictionary.com




mesela ''dolu taneleri çatı üstünde sekiyordu'' derken


to bounce off şeklinde kullanmamız gerekmiş.

the hailstones were bouncing off the roof gibi.


böyle böyle ben hergün birkaç kelime öğreniyorum. gogola o kelimeyi yazıp onlarca değişik kullanım yerini not alıyorum.


o verdiğim site candır.


www.websters-online-dictionary.org burası biraz abartmış olayı yalnız

Bilmiyorum okudun mu ama okumadıysan Melekler ve Şeytanlar,Da Vinci Şifresi bunları seversin büyük ihtimalle.

Dijital Kale/Dan brown

kitabın arkasında dediği gibi hakikaten okuyanı duvara fırlatabilecek bir kitap.

sakın kitabın kapağına kanıp zar adam'dan aynı performansı beklemeyin.
(bkz: tolkien) olabilir size bi de (bkz: shibumi)
tanrılar okulu'nu bitirince editlerim.

(bkz: anıkolik)

a3 kağıdı al. araba falan tasarla..

gitar çal.

1-armorgames.com
2-takip edilesi bloglar

kitap oku, film izle
uzun zamandır görüşmediğin insanları ara hal hatır sor

yat uyu.

evi temizle. sonra duş al. akşam olur zaten ondan sonrada iki birayı haketmiş olursun zaten.

Bittorrent programını indir. bakabt.com'dan bir üyelik al. Gözüne kestirdiğin bir animeyi indir. DVD-Rip bir film olursa çabuk iner. İzle.

(bkz: porno)

bilimum tolkien kitapları oku.yoksa guitar hero çal oda yoksa extremefunnyhumora gir.duyuru oku(çok zevkli oluyor bazen).

(bkz: sourgaming)

(bkz: sıvaz)
gayet iyidir .elektriğini alır adamın.
not:erkek olduğunuz varsayılmıştır.

orman kebabi yap.

oku!

küweti doldur, mp3ünü kulağına tak, tütsü yak, peeling yap banyo sonrası krem sür,ılık süt iç, yat. film al, dondurma ye, ya da soğuk bi bira aç. boş bi kağıda durum değerlendirmesi yap, uzun zamandır yapmayı planlayıp, unuttuğun üşendiğin şeyleri yaz, başucuna as. dolabını aç, son bi senede giymöediğin ne varsa, emin ol bi daha da giymezsin, ayıkla, at, vereceklerini belirle, dolabında yer aç, neye ihtiyacın olduğunu belirle. yeni bi yemek dene, akşam ailene yedir ya da bi arkadaşını davet et...

Franklyn

angels and demons

not: her filmle ilgili duyuruya angels and deamons cevabını verebilirim şu an. yeni izledim, evet. muhteşemdi..

(bkz: inside man)
(bkz: alpha dog)
klasik ama (bkz: the usual suspects)
her türlü david fincher filmi

aşka susayanlar. internete erişim imkanın varsa youtube'dan izleyebilir ya da burda indirip birleştirebilirsin.

onun dışında bir de dizi tavsiye ederim. futurama örneğin izlemediysen tüm bölümler indirip götürebilirsin. filmlerden daha iyi arkadaş olacaktır.

seven pounds
changeling
green street hooligans
city of god
slumdog millionaire
the reader

the midnight meat train diyorum ben de bugün izledim fena değildi ama süper bir şey de bekleme açıkçası. nispeten süpriz sonlu bir film o yüzden de izlenebilir bence.

tanrı kent

death proof
oldboy

yenile tanrılar çıldırmış olmalı serisini edindim ben şahane şahane. ailenin yanına geldiğinde haber et paylaşayım seninle. ahahay ne eğlendim yahu

lock, stock and two smoking barrels
snatch

sana bu konu hakkında ali bulaç'ın iz yayıncılıktan çıkan "çağdaş kavramlar ve düzenler" kitabını şiddetle tavsiye ederim. yalnızca aradığın soruların cevabını bulmakla kalmıycak daha da fazlasına sahip olacaksın. kitap ideolojileri anlattığı için biraz sıkabilir seni il başta. ilk yirmi sayfadan sonra heyecanla okursun ama. öyle roman gibi falan hemde..

genel bir cevap vermek, yeteri kadar açıklayıcı olmaz ama şu bir kaç konudan yola çıkarsan bie nebze yardımcı olunabilir;

(bkz: rönesans)
(bkz: sanayi devrimi)
islamiyet bence iki dönemide görmüş değil.

dine bağlı geri kalmışlık, çoğunlukla dinin insanın özgür düşünebilmesine ne kadar izin verdiği ile alakalı çok özet olarak. örneğin budist toplumlar bu konuda rahat iken, hristiyan toplumlar bu rahatlığı biraz da uğraşarak aydınlanma çağı sonrasında yakalamışlar. özgür düşünce; eğitilmiş, dünyayı birçok farklı akımdan görebilen insanlar yaratıyor ve bu beraberinde toplumsal olarak anlaşmayı, birbirine saygı göstermeyi ve barışı ek olarakta bilimsel ve teknolojik gelişmeleri getiriyor. çok özet olarak bu. işine gelmeyen yaşam tarzlarını desteklemeyen yasaklayan ve işine gelmeyen bilimsel gelişmeleri onaylamayan, desteklemeyen ve engelleyen islam dünyası açıkçası daha yolun başında diğer bir çok büyük dine göre.

islam ülkeleri ekonomik olarak geri kalmış diyorsunuz haklısınız da. dubai'den başka ekonomik bir örnek verebiliyor muyuz? zor. peki dubai'yi ayakta tutan ne? petrol. bu yüzden dubai'yi de bir örnek olarak kabul edemeyiz.

hristiyanlar kültürel değişimlere açık olmayı başardı. bunun sebebine rönesans de, başka birşey de farketmez. herhangi bir avrupa yahut amerika televizyonunu açtığınızda isa ile dalga geçildiğini görmeniz mümkün mesela. bu, sorunuza bariz bir cevap bence. müslümanlık her zaman daha katı ve değişimlere kapalı oldu. teknolojiyi de son raddeye kadar reddetti. bilime önem vermedi. bu da onu sömürülen konumuna getirdi. ve artık çok geç.

islamiyet, dünya sevgisini barındırmaz. şöyle ki; müslüman bir insanın dünyada yaşama amacı kuran'a göre allah'a kulluk etmektir. başka bir amacı yoktur. işin özü budur. birçok ayette, hadiste dünya malına bağlanmayınız der zaten. tabi bu demek dünyada koyun gibi yaşayın hiçbir şey yapmayın demek değil ama şöyle birşey var..

zaten evvelinden beridir fakir olan bir insan düşünün.. zengin olabilmek için hiçbir şansı olmasın.. (burada anlatmak istediğim karadenizin, anadolunun, akdenizin işçisi, çiftçisi, madencisi şusu busu) yaşadığı ülkede bu insanın kendini geliştirmek için ne gibi bir şansı var bunu düşünün.. istanbulda izmirde ankadara olduğu gibi değil bu ülkenin bazı yerlerinde hayat. basıt bir roman'ı bile alamıyorsunuz çoğu şehirde kolay kolay. yok çünkü.. internet ortamından ulaşabilirsiniz anca bilgiye. ee ulaşsın ozaman araştırsın demek kolay. nasıl ulaşsın diye bir sorulduğunda cevabı buluyorsun zaten. adam sabahın köründe kalkıp tarlasına veya işine gidiyor. akşama kadar köpekler gibi çalışıp kazandığı üç kuruşlada anca karnını doyuyor. ya çalıp çırpacak bu adam kurtulmak için. yada ulan zaten bu dünyada gülmeyeceğiz bari ahireti kurtaralım diye kendini tamamen dine verecek.. geneldede böyle oluyor..

islam'da bu dünyada hiçbir çakılı çiviniz olmasın demez. bilimsel araştırmalar yapmayında demez. ama kimse inkar etmesin şöyle birşey var. islam'a tam anlamıyla teslim olduğunuzda dünya sevgisi diye birşey kalmıyor. böyle insanların televizyon izleyesi bile gelmiyor zaten. günah olmasın diye kadın eli bile sıkmıyorlar. bu zihniyetteki adam da hadi birleşip iki deney yapalım demez. nasıl daha çok sevap kazanırız derdine düşer.. adamın geçim derdi başından aşkınken kurtuluşu dinde ibadette bulmaya çalışması normal tabi ama bu kafadaki milyonlarca insanı rahatlatıp aydınlatmadan gelişemezsin.. (ekonomik olarak rahatlatmadır burdan kasıt, müslümanları dinden çıkartalım rahatlayalım demek istemiyorum)

artı türkiyedeki yiyicilik zihniyeti değişmeden ülke genelinin dini ne olursa olsun böyle gelir böyle gider.. her başa geçen müslümanım dedi bu ülkede ama kaçı müslüman kaçı yalancı belli oluyor dışardan bakınca..

bir atatürk daha gelse idi keşke..

sağlıklıca karşılaştırmak için 1 hristiyanlığın etkisinde kapkaranlık bir avrupa ortaçağı 2 o sıralarda islam etkisindeki aydınlanmayı da hesaba katmak gerek.

bence mevzu dinlerin kendisinden ziyade, nasıl "kullanıldığı", nasıl "sömürüldüğü" ile ilgili.

uzmanı olmadan tarih konuşmayı hiç sevmem ama dediğim gibi ortaçağ üzerinde dur, o karanlıktan avrupanın bugünkü haline geçişi nasıl olmuştur bunları araştır derim. belki de islami nüfusların aydınlanma zamanı daha gelmemiştir? (ve iki din arasında 7 yüzyıl bir fark olduğunu da gözetmek gerek)

bence daha fazla bilime önem verilmesi lazım misal evrim konusu bu konuda iyi islam alimleri yetişseydi mutlaka bugün evrim hakkında daha iyi bilgilere sahip olabilirdi baştan beri reddetmenin bi anlamı yok yani Allah bizi bu halmizile bu bilgimizle ve dünyayı bu şekilde yaratabilirdi ama yaratmadı bişeyler öğrenmemiz lazım yani evrim var oluşla değil canlılar nasıl değiştiğini bu güne geldiğini anlatmaktadır.Herhangi bi arkadaşın la evrim konuştuğunda "ehehhe maymundan mı geldin lan ehehhehe" gibisinden salakça şeyler söyleyebiliyorsa eğer bizim bilim de eğitim de kendimizi geliştirmemiz lazım
p.s : imla hataları ve yazım hataları olabilir

din insan üzerindeki etkisi nedeniyle bir ülkeyi geliştirici etkiye de sahip olabiliri tam tersi de. islam bilimle çok barışık bir din sayılmaz, yapılabilecek her şey, teknolojiden sanata geniş bir yelpazeden bahsediyorum dinin ve ona bağlı geleneklerin engellerine takılmıştır. bir din bunun tersine -öğretileri o yöndeyse- geliştirici bir etkiye sahip olabilir, bunun en uç örneğini de yahudi/musevilikte görürüz. çünkü kitaplarında "çalış, biriktir, yatırım yap" (hemen hemen böyleydi) der.
bunu temel prensip kabul eden bir dinin mensupları da doğal olarak para işlerinde başarılı olacaktır, çünkü dinleri bile bunu emreder ve o kültürle yetişmişlerdir.
bu yüzden evet ülkelerin gelişmesinde din önemlidir. türkiye laiklik nedediyle en gelişmiş müslüman ülke sayılır, siyaset ve insan hakları açısından. ekonomide ise bizim toprağın altından petrol ya da altın fışkırmadığı için zengin arap ülkeleriyle bir tutamam.

sozluknickmiverulan sen de haklısın ama senin de yanıldığın çok büyük bir nokta var

Dubai'yi herkes zengin bir ülke olarak bilir ama işin aslı hiç de öyle değildir dubai halkı Türk halkından daha fakirdir ancak Dubaide kral ve ailesi kavramı vardır, ve kralın hakları sınırsızdır bu nedenle dubai'ye giren paranın tamamı kralın ve kraldan sonraki soyun hakkıdır, halk yine sefalet içinde yaşamaktadır National Geographic izliyorsanız orada sürekli olarak Dubai hakkında bir belgesel program yayınlandığını görürsünüz çok güzel bir kare yakalamıştır hatta NG fotografçılarından birisi, Dubaideki ünlü yelken oteli arka fonda dururken resmin ön kısmında çöp kutularını karıştıran, peçeli insanlar ve o esnada yoldan geçen at arabası şoförleri görünür. yani aslında Dubai ekonomik açıddan güçlü bir ülke değil kral ve ailesi zengin.

Ülkemiz açısından basit bir cevap verecek olursak, kurtuluş savaşından sonra Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen atılımlar sonucu belirli bir gelişme gösterdik ancak Atatürk'ten sonra gelişimimiz yavaşlamaya başladı. Bunun nedeni hepimizn kendi içinde ve çevresinde duruyor bence:

Hangimiz daha çok vergi vermek için uğraşıyoruz? Hiçbirimiz. Vergi konusunda tek yaptığımız : Nasıl daha az vergi öderiz?

Hangimiz kurallara uymak için üstün gayret gösteriyoruz? En basitinden sürücüler karşıdan karşıya geçen yayalara nasıl hisler besliyorlar? Dünün SSCB ülkesi Letonya ve Litvanya'da bile hangi yolda olursanız olun yaya yola adımını attığında tüm trafik durup yol veriyor ve hiçbir yaya da yaya geçitleri dışında karşıya geçmeye çalışmıyor.

Bunlara benzer konular çoğaltılabilir. Bu konuların dinle imanla alakası olmadığı gayet açıktır. Çünkü vergi vermek de kurallara uymak da dinli dinsiz tüm vatandaşlar için geçerli olan uygulamalardır.

Bir diğer neden de sorunları çözmek için kalıcı çözümler üretmek yerine palyatif tedbirler alınmasıdır.
Sosyal güvenlik sistemimiz delik deşik oldu.
Depreme dayanıklı binalar üretme zorunluluğu ancak 17 ağustos'tan sonra çıkabildi ancak ne kadar uygulanabildiği tartışılır.
Hala her seçim döneminde seçim konuları tartışıyoruz.
Bağkur primini yatırmaya giden esnafa "ya ne yapacan, nasıl olsa af çıkar ilerde, indirimli yatırır, kısa yoldan emekli olursun" diye öğüt verilen bir ülke burası! Maalesef bu öngörü genelde doğru çıkıyor. Ömründe hiç prim ödememiş çiftçilerin son dönemde fi tarihinde teslim etmiş oldukları tütün dolayısıyla geriye dönük maksimum 20000 TL ödeyerek anında emekli oldukları bir ülkede yaşıyoruz.
Çalışanların büyük çoğunluğunun ya kayıt dışı olduğu ya da gerçek kazancından daha düşük gelir gösterildiği bir sosyal güvenlik sistemimiz var.
En basitinden ev kiralarında bile kaç evi olursa olsun istisna kapsamından çıkmamak için düşük kira geliri gösteren ev sahiplerinin bu kararının diniyle ilgili olduğunu kim söyleyebilir?
Eğitim sistemimiz yolunmuş tavuğa döndü. HEr ay yeni bir kural çıkarılıyor. Kimi zaman sistem tamamen değiştiriliyor, kim zaman 15 yıl önceki sisteme dönülüyor.
Bu sorunların çözümü tamamen tekemmül etmiş bir sistemin oturtulup eğitime yüksek önem verilmesinde ve vatandaşların zihniyetlerinin "önce ben"den "biz"e dönüşmesinde yatmaktadır bence. Ondan sonra ister müslüman olsun ister hristiyan, ajdar ya da kavun karpuz dininden olsun fark etmez.

Bana kalırsa mesele biraz da Arap'ların birbirlerine sahip çıkmamalarından kaynaklanıyor. Malum, birsürü Arap devleti var. Bunların birçoğu senelerce emperyalizme maruz kalmışlar, senelerce kaynakları sömürülmüş. Cezayir, Fas, Tunus, Suriye, günümüzde Irak.. Lafa gelince Müslümanlar ama nedense bir emperyalist devletler kendi ülkelerine girdiklerinde onları bir kurtuluş yolu görüp, gerek kendileri gerek içlerinde yaşayan diğer etnik unsurlar işbirliği yapmaktan (buna başka bir terim kullanacaktım, ağır kaçacak) çekinmiyorlar, (!!!). Sence bu devletler & topluluklar bu kafayla sittin sene yüksek bir refah düzeyi yakalayabilirler mi?

@cro magnon: Birleşik Arap Emirlikleri (Dubai başkent) dediğiniz yer Türkiye'nin 1/10'u kadar bir yüzölçüme sahip. Nüfus olarak Türkiye'nin %5'i falan, küçük bir devlet yani. Petrol ve doğalgazdan kaynaklanan fazla fazla zenginlikleri var. Eh turizmde de fena değiller. Dolayısı ile Arap ülkeleri arasında bir istisnadan öteye geçemez.

Sayın 44

siz sorunun kaynağını dile getirmişsiniz, bunlar zaten bilinen şeyler sorumuzun cevabı bu değil ki ? zaten vergilerin adam gibi ödenmediği, insanların diğer insanlara saygı göstermediği, herkesin bencilce yaşadığı bir toplum var ortada ama bu toplumun neden Müslümanlardan çıktığı ki diğer müslüman ülkelerde de durum malesef aynı.

@solo
dubai'ye gittiğimde rehber işsiz kalan vatandaşların devlet için ajanlık görevine atandığını söylemişti. fakirlik diye bir şey yok, yan gelip yatarsan az maaş alırsın dedi. onun yalancısıyım.

batı'nın silkinip kendine gelmesi dinden uzaklaşmasıyla oldu. din olduğu sürece bunu istismar edecek insanlar da olacaktır. özellikle ilahi din denilen islamiyet, musevilik ve hristiyanlık felsefi olarak da tanrıya tapınmaktan başka hiç bir alternatif sunmuyor (yamuluyorsam söyleyin). diğer bahsettikleriniz ise yaşam felsefine tapınmak dışında şeyler de sunuyor.

hayat zorlaştıkça insanlar tanrıya yaklaşıyor, mücadele etmektense enerjilerini hayallerine odaklıyorlar (cennet v.b). aslan tarafından kovalanınca sıkılıp yatan bir ceylan gibi. kaçsa kurtulabilir belki ama yatarak aslanı yoksayıyor, çünkü tanrı daha büyük bir güç. oysaki aslan onu oracıkta yedi bile.

soruna gelecek olursak, bunu müslümanlığın daha genç bir din olmasına bağlıyorum. ama hristiyanların aksine müslümanların uğraşması gereken çok daha fazla şey var (manevi olarak). bu açıdan daha şanssız, kendi haline bırakılıp doğal evrimini tamamlayamıyor çünkü. benim görüşüm bu sefaletten ancak dine sarılmaktan vazgeçerlerse kurtulabilecekleri...

@44
bu ülkede bir devrim yapıldı evet, ama yönetim felsefesini değiştirmek isteyen tek kişi musafa kemal'di, ve zamanı buna yetmedi. şu an cumhuriyet ve demokrasi olabilir ama devlet felsefesi hala aynı: halk devlet içindir.
tam tersi olması lazım...
halkın bu kurnazlığı boşuna değil. çünkü hayatın yanı sıra devletle de mücadele etmesi gerekiyor.
sırf eğitimle de bitmiyor ki bu iş. sorun devlette, insanlar sadece yansıtıyor. devlet düzelirse insan da düzelir diye düşünüyorum...

redlinetheturk

öncelikle dubai konusunda aydınlatıcı bilgi için teşekkürler, dubai için biraz daha fazla araştırma yapacağım ama sadece bir konuda katılmıyorum, sadece çalışmayanlar fakir düşüncesi biraz garip geldi bana bir topluluğun istatistiksel olarak değer kabul edilmesi için çoğunluk içinde belirgin bir boyutta olması gerekir, ki şu durumda fakir bir toplumdan bahsediyoruz çalışmadığı ya da çalıştığı halde hakettiği maaşı almadığı için o ayrı ama rehber arkadaşın da fakir bir halk var ama çalışmıyorlar demesi (konusu geçtiyse demekki belirgin bir fakir topluluğu mevcut) yine bir sorun teşkil ediyor eğer 71 milyonluk bir toplumda 10 bin insan fakirse bu sorun değil ancak nüfusu 1 milyonu ancak bulan bir ülkede bu rakam azımsanamaz.

yine sorumuzun özünden uzaklaştık aslında sorumda sadece ekonomik refahtan değil kültürel gelişmekten de bahsetmiştim, tabiki buradaki kültürel gelişmeyi, magazin programların her dakika tv'de boy göstermesi, kimin eli kimin şeyinde, kim ne zaman kiminle yatmış anlamında değil, kültürel ve bilimsel açıdan da gelişmek olarak anlamak gerekir, örneğin neden bu ülkelerden adam gibi yazılım devi çıkmıyor, neden gelişmiş uydular tasarlanıp uzaya fırlatılamıyor herşeyden önemlisi neden insanlar sorunları konuşarak aşmaya çalışamıyor da kelle, kol, bacak kesiliyor ve buna rağmen suç oranı önüne geçilemez bir hızla artıyor ?

sanırım kendimi net anlatamamışım,
dubai b.a.e'deki 7 emirlikten en zengin olanı ve fakirlik yok. en az parayı çalışmayanlar alıyor demişti rehber. o konuda derin bilgim yok o yüzden fazla girmeyelim bu konuya.

diğerine gelince, islam kültürlerinde kültür insanla ilgili olmuyor çünkü. allah ile ilgili oluyor. ve tanrıya giden yol bilimden geçmediği için bilimle alaka sıfıra yaklaşıyor.
ayrıca insanlar dediğin gelişmeleri yapmak için uğraşmıyor. bunun yerine tanrıları adına saçma sapan mücadeleler veriyorlar, bu şekilde tatmin edince tanrı kalanını getirecek diye düşünüyorlar.

aşık olmaktan kastına bağlı. bunun arkasındaki soru neden hormonal sisteminin bu şekilde evrimleştiği olmalı. cevap oldukça basit değil mi: üreme.

üreme üzerine araştırma yaparak hazırlamalısın ödevini. ödev konusu bildiğin evrim.

knol.google.com aradığın herşey burada var olabilir (değişik yaklaşımlar hepsi incelenmiş)

uvercinka o bağışıklık sistemi farklı olan olmalı.

bu ayki psikeart dergisini alın.

bu konuda bir sürü teori vardır eminim.
misal schopenhauer'e göre de insanlar varlığını devam ettirmek için üremeliler vs vs.. aşk da bunun bir ödülü gibi bir şey yanılsama vs. aşkın metafiziği kitabını okursan iyi edersin bence. muazzam bir kitap

schopenhauer yararlı olacaktır.

nasıl bir okulun ödevi bu yav.

insanlar ilk aşkını genellikle -en azından benim çevremde- 18,21 yaşları arasında yaşamış. nedendir, herkeste böyle midir bilmiyorum ama gözlemim bu yönde. hormonlara bağlayabiliriz sanırım durumu

cunku hepimiz eksigiz. elmaz yirdogan

cogito - aşk, yapı kredi yayınları. istiklal'dekinde olmalı.

(bkz: aşk/@ataturkiye)

Aslında yazacağım çok şey var da düşüncelerimi kitaplaştırmaya karar verdim. O yüzden ekstra bir şey danışmak istersen sorabilirsin.

Doğu Batı'nın 26. ve 27. sayıları yardımcı olur: Aşk ve Doğu , Aşk ve Batı

www.dogubati.com

entry olarak yazdım ama burda da belirtiyim. benim gibi bağış yapmak isteyip bankaya havale yapamayan çok sayıda insan olduğunu düşünüyorum. kredi kartı başta olmak üzere başka bağış yöntemlerinin hayata geçmesi umuduyla.

evet eft veya havale ucreti baya can sıkıcı gorunuyor:
(bkz: #16657105 )

iş bankası internet şubesi'nden daha önce kontör yükleme dışında bir işlem yapmayan biri için, neneye anlatır gibi anlatabilir mi biri nasıl yollanacağını? masrafı ile birlikte tabi, şimdiden teşekkür ederim.

@ABTASH(abtash)

İŞ BANKASI int. şubesine giriş yaptıktan sonra yukarıdaki sekmelerden sırasıyla

para aktarma>

eft>

eft hesabı ekleme 'yi seçiyorsun..

EFT banka kodu'na 15

Eft şube kodu'na 310 yazıyorsun..

Alıcı Adı: TEMA VAKFI

EFT türü: HESABA

Hesap No: 2014324

yazıyorsun ve GÖNDER diyorsun..

daha sonra kayıtlı cep telefonuna bir mobil onay kodu geliyor.

karşına çıkan ekranda bilgileri kontrol ettikten sonra gelen mobil onay kodunu gerekli yere girip, şifreni de girdikten sonra GÖNDER'e basıyorsun. eft hesabı eklenmiş olmalı..

ardından yukarıdaki sekmelerden sırasıyla

para aktarma>

EFT>

EFT' yi seçiyorsun.

Paranın Çekileceği Hesabınız: kısmına istediğin hesabını

Paranın Aktarılacağı Hesap: kısmına T.VAKIFLAR BANKASI T.A.O.(0015).... diye gideni seçiyorsun.

Lütfen tutarı belirtiniz: kısmına göndermek istediğin tutarı,

İşlem Tipi:'ne diğer'i,

Lütfen Açıklama giriniz: kısmına EKŞİ SÖZLÜK - ADINI SOYADINI

yazıp DEVAM diyorsun.

yatırdığın tutara göre değişen ve ufak miktarlarda 1 tl olan bi ücret hesabından kesilecek.

şifreni girip devam diyeceksin.

ileri tarihte gerçekleşecek falan diyorsa sen bi tarih yazmadığın için ilk iş gününde gerçekleşir.

umarım açıklayıcı olmuştur, zor bir şey değil..

Merhaba,

Bahçelievler'deki Vakıfbank'tan havale yapacağım (Levent'e gitme şansım yok). Atıyorum, 20 lira yolladım diyelim. Benden kaç lira havale parası alacaklar?

Daha önce başka bir bankadan bir arkadaşıma 50 lira havale etmek istediğimde 30 lira ek ücret istemişlerdi de..

Nasıl olacak bu iş?

NOT: Internet'ten işlem yapma şansım yok.

Havale yaparken bankamatik kartın varsa onu kullanmanı öneririm, gişeden havaleye oranla çok daha düşük bir işlem ücreti kesiliyor.

@critical mass, öyle bir imkanım da yok. Bankalarla pek muhattap değilim. Kredi kartı kullanmıyorum. Keza bankamatik de.. Neyse, böyle giderse bankamatiği olan birinden rica edeceğim..

Blogda, facebook'ta, tweeter ve messenger'da duyurarak görevimizi yerine getirdik şimdilik.

kredi kartı kullanmayan ve banka hesabı olmayan ayrıca levent şubesine birkaç şehir uzakta bulunan biri olarak vakıflar bankasından yapılacak 20 liralık bir gönderi için ne kadar ek ücret isterler merak etmekteyim. ayrıca birileri ek ücret ödemeden bu işi yapabileceğimiz bir yol bulabilir mi?! şimdiden teşekkürler.

tema bir yardım kuruluşu olduğu için, onlara yapılacak bağışlardan masraf alınmaz diye düşünüyorum. bankaya bir telefon edip sorabilirsiniz.

iş bankası benden eft ücreti almadı mesela.

kimlik bilgilerimi vermek istemiyorum ben mesela. sallasam bir şey olur mu? kimliğimi ne yapacaklar hem?

aynen, ben de kimligimi vermek istemiyorum, nasil olacak bu isler?

şimdi kontrol ettim de, garanti haşırt diye 2.5 lira eft ücreti sokmuş bana. kampanya başlar başlamaz heyecanla eft'ye koştuğumdan gözümden kaçmış. dikkat etmek lazım, her iki eft bir fidan yapıyor çünkü.

Arkadaşlar,
eğer gerçek isimlerinizin görünmesini istemiyorsanız açıklama kısmına sadece "Ekşi Sözlük" yazın... bir sorun olmayacaktır.

Bu arada yarın tema vakfı yetkilileri ile "ücret ödemeden havale ve eft imkanı var mı?" konusunu konuşacağım, sonuçlarını bildireceğim

şu entrydeki fikir çok mantıklı gelmekte bana da; (bkz: #16659759) yok mudur oluru?

eft ve havale masrafı için;

arkadaşlar yapı kredi'de hesabı ve daha önemlisi internet bankacılığı imkanı olanlar için söylüyorum; yapı kredi eft ve havalelerde hiç bir ücret almıyor. ister yapı kredi'ye ister başka bankaya hiç farketmez. ama önemli olan internet bankacılığı vasıtasıyla eft işlemini gerçekleştirmek.

@aphetai,
yapı kredi internet bankacılığı ile işlem gerçekleştirmemize rağmen, eft için 2,5lira, başka şubeye havale için de 0,95 lira alıyor, sadece aynı şubedeki başka hesaba havalelerde almıyor, onu da almasın zaten.
sizde ne gibi bir farklılık var da sizden alınmıyor acaba?

bir 50 lira da ben gömdüm. eft'ye de 2,50 lira bayıldım ama olacak. ben eft'yi yapı kredi internet şubesinden yaptım, sanırım tüm bankalarda eft bedeli aynı.

onu bunu geçtim olay ışığı niye yanmıyor bu konuyla ilgili, sözlüğün bir günlük reklam geliri bağışlansın önerisi de gelmişti, biraz sinirlenir gibiyim bu konuda.

@aphetai: yapı kredi eft ücreti almıyor demişsin ancak bildiğim kadarıyla o "benim param" hesabı tarzında hesabı olanlar için geçerli.

@911 turbo
@libera

valla bende de öyle özel bir hesap yok. yaklaşık 3 yıldır yapı kredi'nin internet bankacılığını kullanıyorum ve şimdiye kadar defalarca para gönderdim eft ile ancak hiç bir zaman işlem ücreti vs. tarzı bir ücret almadı. sizde neden işlem ücreti alıyor onu ben de anlayamadım inanın. yani benim hesabım da sıradan bir tl hesabı başka bir özelliği yok.

ARKADAŞLAR MERHABA :)
bizim taleplerimiz ve bunun sonucunda tema yetkililerinin verdiği bilgilere göre, yakın bir zamanda (kısa bir süre içinde) webden, yani tema vakfının sitesindeki fidan bağışı bölümünden ekşi sözlük ormanı seçeneği seçilerek kredi kartı ile de bağış yapılabilecek ormandır... ormanımızdır....

not: önce tema gönüllüsü formu doldurmak ve sisteme kayıt olmak gerekiyor...

bu mevzu icin bir sure ( son gun olayi) var mi? onumuz acik mi yoksa? butce babinda gelcek aya atmaya calisiyorum da, hatta cevremdekileri de buna dahil edebilirim, +1 hesabi.
not: entry'de yazdiysaniz hepsini okumadim, sorayim dedim.

O değil de ben aradım mamafih bulamadım. Bu orman nerede olacak peki?

@hanioluryabazen: daha kesin değil o. sourtimes'ın uğraşması gereken en büyük olay da o zaten..

yurtdisindan nasil havale yapacagiz? bir bilgisi olan paylassin lütfen.

yani illa özel arazi mi tahsis ediliyor bu durumlarda? seferihisar'da yanan 700 hektarın yerine dikilse mesela olmuyor mu? illa belli özel bir araziye mi olması gerekiyor?

@hikayedeki mal: direk tema'nın sitesinden kredi kartınızla ödeme yapınca kabul etmiyor mu?

(bkz: #16669667)

YURTDIŞIndan bağış yapmak isteyecek yazarlarımız, okurlarımız, çaylaklarımız ve gönüllülerimiz için verebileceğimiz hesap numaraları da şu şekilde :

VAKIFLAR BANKASI

ŞUBE.................: LEVENT ŞUBESİ

ŞUBE KODU..........: 310

HESAP NO...........: 2014324

IBAN NO.............: TR190001500158007286743196

SWIFT NO...........: TVBATR2A

WEB ÜZERİNDEN BAĞIŞ YAPMAK

TEMA'nın web sitesinden en az 5 fidan tutarı bağışlamak şartı ile kredi kartı ile bağış yapmanın yolu da açılmıştır.

nasıl yapacağız :
1- www.tema.org.tr adresine gireceğiz
2- sol üst köşede az aşağıda göreceğiniz "fidan bağışı" butonuna tıklayacağız
3- üye değilsek 2 dakika içinde üye olacağız
4- fidan bağış kısmına gireceğiz
5- "fidanın dikileceği bölge" altındaki seçeneklerden ekşi sözlük ormanını seçeceğiz. (işin en önemli kısmı bu)
6- formu doldurup kaç fidan bağışladığımızı da ekleyip (en az 5 fidan ekleyebiliyoruz buradan) sertifika kısmını boş bırakacağız,sonraki sayfaya geçeceğiz.
7- işleme devam edip kredi kartı bilgilerimizi gireceğiz
işlem tamam.....

"sertifika istemiyorum" u işaretlemek zorunda mıyız? ben istiyorum sertifika.

Çok faydalı bir çaba, uğraşınızı takdir ediyorum.

Ayrıca taleplere, önerilere bu kadar hızlı yanıt vererek tema üzerinden bağışı da mümkün kılarak bizi eft-havale zırvasından bu derece hızla kurtardığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.

Maaşımı almamla ben de size destek olacağım. Yalnız bir ricam olacak, bu orman gerçekten oluştuğu zaman takipçisi olmalı, oraya gidip pikniğimizi de yapmalıyız. Bu tür şeylerin takibini de yaparsınız artık di mi?

herkesin destek vermesi gereken bir kampanya olduğuna inanıyorum. bu vesileyle'de emeği geçen herkesi tebrik ederm. bizde elimizden geldiğince yardımda bulunduk.
ekşi sözlük duyarlı ve bilinçli insanlardan oluşan bir oluşum. öyle tahmin ediyorum ki bu kampanyamız diğer interaktif oluşumlara'da örnek olur ve onlarda bu tarz bir kampanyanın içine girerler.
saygılar.

@kibritsuyu - yani illa özel arazi mi tahsis ediliyor bu durumlarda? seferihisar'da yanan 700 hektarın yerine dikilse mesela olmuyor mu? illa belli özel bir araziye mi olması gerekiyor? - demissin...

onceki fidan bagislarindan animsadigm kadariyla sadece tema'nin belirledigi bolgeleri secebiliyoruz. bir de yangin sonrasi topragin normale donup yeni dikimlere hazir olabilmesi icin asgari bir sure varmis, hemen akabinde dikim yapilamazmis -- diye duymustum.

tabii ki, {ozellikle bolge konusunda seninle hemfikirim zira her sene -malumumuz- deli gibi orman yakiyorlar. muhakkak agaclandirilmaya uygun baska alternatifler de olmali*} tema ile konusup, sinirlari genisletmenin yollarini ve neler yapabilecegimizi daha net takip edebiliriz.)

* hizimi alamadim: yanginlarin "cogunun" amaci zaten basindan belli. o amac pesinde olanlar, bolgelerin tekrar agaclandirilmamasi icin de yeteri kadar onlem almislardir diye dusunmeden edemiyorum. tamam kabul paranoya mode on diyebilirsiniz; sinir basti birden :)

yapılan bağış miktarını bilirsek, daha fazla fidana abanıp hayal kırıklığına uğramayız sanki. ayrıca başlığı sol framede tutmak amacıyla herkes yaptığı bağışı yazarsa süper olur.

şu sertifika olayına açıklık getirebilir miyiz? ben de istiyorum sertifika. illa "istemiyorum" mu dememiz lazım? belki ağaçlarımı fiziken hiç göremeyeceğim ama 40 sene sonra da sertifikama bakıp hatırlamak istiyorum diktiğim ağaçları.

sertifika isterim seçeneği için en az beş fidan bağışlamak gerekiyor sanırım, beş fidanla deneyince oluyor.

suallerim var, bigbrother ya da diğer anlayan arkadaşlara...

1- kredi kartı ile siteden ödeme yaptım (yoksa asla bağış yapmazdım bankaya git uğraş falan zor işler) ve önceki ödemelerime tıkladığımda banka olarak işbank yazıyor halbuse ben bir islamicbank ile ödedim, bu yanlışlık mı? sonra benden 25 lira harici bir para almasınlar ?

2- sertifika istedim... ama bir yere adres girmedik ? ben bunu farkedince üyelik bilgilerimi güncelle dedim, adres madres girdim... sonra kontrol için bakınca boş forum geri geldi yani doldurma işlemi başa sarıyor ve adres kayıdı durmuyor....

3- kendi adımı soyadımı verdim, tema bu bilgileri sizlerle ya da ekşi sözlükle paylaşıyor mu?

4- kredi kartı sayfası çok dandikti, ssl gibi güvenlik sertifikalarını göremedim, bir sakatlık çıkar mı? kredi kartımı sistemlerine falan kaydememişlerdir değil mi?

pinpiriklik değil ama sorularım çoğu farkındaysanız sitedeki bilgi eksikliğinden ve sitenin hiç profesyonel görünmemesinden kaynaklanıyor. teşekkürler.


soruma yanıt aldım, teşekkürler bigbrother, merak edenelr olur diye

1- posları işbanktan, yani sorun olmazmış, bence de olmaz, saçma bir soru bu:)

2- ekşi sözlük hatıra ormanına sertifika verilmicekmiş, ama o kutucugu işaretlerken yanda adres yazma yeri var benim mallığım gçrmemişim orayı

3- bu soru da saçmaymış valla, yok öyle bişi, olsada nolcak ? :)

4- ilk sorunun cevabı ile alakalı... işbank sanal pos kullanılıyor güvenliymiş yani.

thanks

İşbankası'nda öğrenci hesabı sahibiyim. Eft yaparsam ücret alınıyor mu? Ona göre tedarikli gideceğim de

Ayrıca, bu fidan dikme şansını bize sunan herkese teşekkür ediyorum ^^

eksi duyuru adina 100ytllik agac diktirecegim olusumdur, duyrulur.

keşke sertifika verselermiş ben doldurdum sertifak kısmını. amacım da dükkanımın kapısına asıp gelen geçenin görmesini sağlamak bir kişi bile olsa bağışda bulunmasına vesile olmak amacı gütmüşdüm. olmadı bi tane örnek sertifika yapıp fotoşapda rakam olarak da yazayım oraya 5.000 tl.... oh missss.. rakamı bu kadar yüksek yapmamdaki amaç ise birisi bağış yapmaya kalkarsa ulan herif 5000 tl bağışlamış ben şimdi 5-10 tl değilde bi 50 tl bağışlıyım desin. veya ben çok hayalperestim.

bu kampanyanın bir son tarihi var mı? şimdi benim akrabalarımın, arkadaşlarımın da desteklerini almak gibi bir düşüncem var. belli bir son tarih varsa bileyim ona göre hareket edeyim.

10 fidan bağış yaptım işbank internet şubesinden eft ile. fakat açıklamayı yazarken "açıklamaya isim soyisim ekle" deki tik i kaldırmayı unutmuşum. açıklama "soyisim isim eksi sözlük isim soyisim" şeklinde oldu. yerine ulaşır mı?

özenle sıralanmış doğru genlere sahip olmanız!?

meyve aroması tamam da pamuk şeker aroması almak için karşındaki kadar sarhoş olman lazım.

@jamesjersey
anam babam şarap uzmanı olsa herşey farklı mı olacaktı yani ?

@drip nick i zaten kullanilmakta
www.sarapgunlugu.com sitede yazmasa çoktan siktir çekerdim :)

once bir koklanir sarap, sonra bardak cevrilir ve icine hava molekulleri karismasi saglanir ve tekrar koklanir, en sonda tadina bakilir, ilk yudum agizda gezdirilir ve tat molekulleri hissedilmeye calisilir. not: degüstatör degilim.

çok şarap çeşidi denemiş ve denediğiniz şarapların içinde ne olduğunu öğrenmiş olmanız gerek sanırım.

@huleyn

burda yazı içinde biraz abartılı olarak şeker tadı alındığı anlamında kullanılmış sanırım, kayra'nın kendi sitesinde ve yazıyı ordan aldığı belli olan bir kaç sitede bu tanım var.

sorunlu ilgili ise üzüm türlerini ve hangi tür şarapyan hangi lezzeti beklemen gerektiğini biliyor olman lazım. bunun dışında dolucanın bir dönem tadım günleri oluyordu. tadım yapılacak şaraplara uygun menüler haızrlayıp bu şarapları denetiyorlardı.

jamesjersey in demek istedigi bazı insanların yetenekleri oldugudur hatta buyuk sarap firmalarının degustatorleri sigara içmiyorsa baslayamazlar iciyorlarsa da bırakmazlar koku ve tat alma duyuları değişmesin diye.

Sanırım Doluca'nın 2-3 ayda bir yaptığı eğitimleri ve tadım günleri vardı. Onlara katılarak öğrenebilirsiniz. En başta basit basit ne tadı alındığına felan bakılır. Mesela meyvemsi tadlar alıyorum felan dersiniz. Eğitmen onaylar. Meyvemsi tad var dediğiniz birkaç farklı kadeh arasında fark sorulur, kayısı tadı alıyorum felan dersiniz. Yavaş yavai isabet oranı artar. Bunlar tamamen farazi örnekler elbette.

Caz müziği çoğu insanın yabancı olduğu bir tarzdır. İlk dinlemeye başladığınızda şarkıların hepsinin birbirine benzediğini söyleyebilirsiniz. Ancak zaman geçtikçe sağdan soldan duyarak, okuyarak dinleyerek bossa nova, smooth, nujazz, lounge felan diye caz türlerini tanımlayarak ilerlemeye başlarsınız. Şarap da aslında bunun gibidir. Eğer daha önce bahsettiğim caz örneğinde olduğu gibi bir ilerleme kaydettiyseniz -herhangi bir konuda- şarap tadımı için de aynısını yapabilirsiniz.

oudor'un yaptıklarını seven kızlar da vardır yani seks olarak yada bu düşünce tarzı olarak.
kezbanı sevmeyen kızların da olduğu gibi. peki audor kadın olsaydı? çoğu erkek ondan nefret eder miydi?
seks, sadece kötü yapıldığında kötüdür. :)

yahu gerçek olarak görmesenize. bunlar ciddi olarak yazdığı şeyler değil ki zaten.

şöyle şaka olarak okuyun, o zaman komik oluyor, o yüzden de seviliyor..

(bi bok yedim buna cevap veriyorum hadi bakalım)
çok sosyolojik olucak ama, en az 25 yaş civarındaysanız, kadın erkek ilişkilerinde bi şeylerin tersine döndüğüne şahit olmuşsunuzdur. daha önce her kadın, elde edilmesi gereken ve kadın olduğu için bir erkekten daha fazla özen gösterilmesi gereken varlık oldu. zengin ve yakışıklı koca arayan da, ilişkide problem çıktığında kalbi kazanılması gereken de kadındı. (burada bahis konusu, modern şehir hayatı yaşayan insanları kapsıyor)
eski jenerasyona baktığınızda bu hala böyledir. ama artık, bir erkek de bir kadının sahip olmak istediği şeyleri elde edebileceğinin farkında. "errkek dediğin şöyle olmalı" bitti "kadın dediğin şunun gibidir"e dönüştü. kadın artık tek başına değerli değil, o değeri kazanması için en az erkek kadar çabalamak zorunda.
Tüm bunlarda bahsettiğim tabi ki author’un şikiş sokuş entryleri değil, (öyle olsa morpling’i de konuşuyor olurduk) ilişkiler hakkında klavyesinden çok güzel cümleler dökülüyor. onları ayıklamak lazım.
Ayrıca tüm bu birbirine benzer entryleri sırf bize eğlence olsun diye yazdığını sanmıyorum, adamın bu konularda bir derdi var, bu belli.
peki author bu kadar ciddiye alınacak bir yazar mı? tabi ki hayır. (çünkü üslupta bokunu çıkartabiliyor) ama yarattığı karakter tüm bunların da bir temsili.

sevgili kucak,

çünkü o kızlar sizin kadar kasmıyor. eğlencelik okuyor. mizah falan hani?

birinci elden ben cevap vereyim.

bi kere annesinin hegemonyası altında büyüyüp, anne kuzusu olmuş, kızları melek sanan şapşal oğlanlar sevmiyor beni, o konuda hiç tartışmaya gerke yok.

ikincisi, babacığının biricik namuslu aile kızceğizi modundaki, ay ben kocamı bulup, annemle babamınki gibi mutlu bir yuva küreceğim diye götünü yırtan teen ergen şapşal kızlar da sevmiyor beni, o konudaki tartışmaya da ben noktayı koyayım.

ama bedenleri alev alev yanan olgun, aklı başında, kadınlığının değerini bilen ve bedeninin arzualrı için kimseye hesap vermek zorunda olmadığını bilen hanımkızlarımız çatır çatır, seni istiyorum diye mesajını da atıyor, geliyor istediğini de alıyor. bu konuda isterseniz uzun uzun tartışabilirsinz. ben ziyarete gelen iki güzel dilberimle zevk saatlerine akıyor olacağım birazdan.

author duyuruda yaptigi imla > (bedeninin arzualrı için kimseye) yanlisiyla bile sasirtacak kadar iyi bir yazardir. bazen igrenc entry lerine denk gelme gafletine dusen guzel gozlerin nasil da mide bulantisina sebebiyet verdigini aciklamaya hacet olmasa da kendisini okutur okutturur. ayrica kari-kiz-yumcik-delikli tas seysine de cok takilma az biraz karistir. azdir buzdur ama goreceksin ki ski ve tassagini malzeme etmedigi entry leri de oldukca basarilidir.

author u tanimam etmem kacisina hic gerek duymadan ayrica denilebilir ki author adi gectigi halde cevap verme konusunda yaklasik 1 saat gecikmistir. demek alemi bugun hakkat uzun suruyor. sevisin diyorum. tenler zayi olmasin.

yazmak zorunda hissettiğim için yazıyorum
niye zorunda hissediyorum bunu da bilmiyorum
toplum için yaptığı çıkarım, genelleme ya da yargıları en alışık olunmayan şey üzerinden yapıyor seks ve sadece kadın erkek arasındaki seks üzerinden yapıyor bu kadar gerisi üslup meselesi beğenen olur beğenmeyen olur ama hayat da o üsluptur zaten
yapmak istediği şeyi anlıyor ve saygı duyuyorum
yukarıdaki kendi cevabı da kafi aslında anlamayanlar için ama beğenmek deyince o kadar öznel ki
ben de bu kadar eleştirel bi adamın niçin bu üslubu seçtiğini merak ediyorum aslında.

diğerler cevapları henüz okumadım ama, bence çok sıkıcı ve iqsu düşük insanlar olmaları başlıca nedeni olabilir. akıllı, mantıklı, espri anlayışı iyi birinin bu saçma sapan karakteri eğlenceli bulması ve takip etmesi pek mümkün gözükmüyor bana. yaklaşık 30 kelimeyi çevire çevire aylar yıllardır aynı konu üzerine herhangi bir komikliği olmayan, vasatın altı, erotikse kusturucu, şakaysa gülümseme bile yaratamayacak şeyleri beğenebilecek kadar sığ olmak hadi bir erkekte neyse de bir kızda gerçekten hoş durmuyor.

kendi adıma cevap vereyim gayet kendisine güvenen bir erkek profili çiziyor çünkü. etrafı 20 li yaşların başında, sünepe üniversite öğrencisi dolu bir kızsanız işi gücü olan, akıllı, kendine güvenen orta yaşlı bir erkek profilinin yazdıklarını okumak çok daha keyifli geliyor bana. author'un aşağıladığı kadın tipinin çoğu aşağılanacak haraketler sergiliyor o yüzden feministlik yapmaya gerek yok. evlilik meraklısı melek türk kızları beğenmiyor genelde ve de onlara yaranmak isteyen sözlük erkekleri. ben gayet keyifle okuyorum.

anlaşılan author, mazoşist türk kızlarına listen little woman demeye çalışıyor. ne denilir, alan memnun veren memnun herhalde. ama bunun üç milyar kadın varsa üç milyarı da orospudur demeden de yapılabileceğini wilhelm reich göstermiş zaten (bkz: #13279090).

Cevaplarınız içim sağolunuz; varsa diğerlerini de okumak isterim.

efenm bu konuyu cübbeli ahmet hoca' ya sordum mail yoluyla. özenilecek bir şey olmadığını söyledi, ayrıca author'un şeytanın uşaklığını yaptığından da dem vurdu. yersen..

cidden beğenen varmış lan.
vay ülkenin haline..

o dediklerinin onda birini dandik dergi chipte yazsa ben de beğenirim ama :D

Yanımda direkman author u beğenen bi kız var aynen aktarıyorum: "Bazen ipin ucunu kaçırsa da kezbanlara geçirdiği için authoru seviyorum"

Meali: Kezban olduğumun farkında değilim o yüzden authoru beğeniyorum :)

muhtemelen edebiyattan anlamıyor. sense of humour sahibi de değil.
entrylerinden çıkardığı kadarıyla bir bakıyor, aa starbuck gibi kadında olması gereken özelliklerden bir veya birkaç tane onda da mevcut. kezban olmaktan da öyle ya da böyle paçayı kurtarıyor bir şekilde.
yani: onay görüyor başta author ve author takipçileri/sevenleri tarafından.
author'ın diline pelesenk ettiği arzulu, karşısındaki adama "seni istiyorum" diyebilen bir kadın olmak author'ı sevmek demek olmayabilir. tek mesele kezban olmak ya da olmamak değil.
author'ı ve yazdıklarını okuyup hoşlanmamak bir kezban refleksi değil. ya da çatır çatır sevişip, cinselliğinden haz alıp, kimseye hesap vermemek, can sıkıcı bir kadın olmamak author'ı sevmeye yetmez.

bu adam kendini çok ciddiye alıyor (bakınız author'a yazılan okur mektupları), ve birileri çıkıp "ciddiye almayın siz de şu adamı yahu" diyor. kendini fazla ciddiye aldığı için onu itici bulacak kadar kadar ciddiye alıyorum kendisini. kusura bakmayınız. geçip neden gideyim, değerlendirme yapmak iyidir her zaman.

ha bir de, bana kalırsa kendisine yazılmış okur mektuplarından, mektupların (mesajların ya da, herneyse) yazarlarından bir karakter analizi yapın bence. author hakkında epey fikir verir. yazar kısmının okuyucu kitlesi iyi bir kriter bana kalırsa yazarlıklarını değerlendirmede.

loser seven kızlar da var dünyada. herkesin bir talibi var neticede.

koy dolaba hepsini, dolabı kapat.
atla gel, ben bir şişe chivas regal açtım.

1 olcu votka, 2 olcu şiveps tonik ve bol buzu uzun bir bardakta kari$tiriyorsun. once az yap, tadini begenirsen devam edersin ama votka sade olsaydi daha guzel olurdu sanirim. deneme-yanilma en guzeli. ek$i seviyorsan elma aromasi ile limon uyumsuzluk yapmaz. lime'i kullanabilirsin. icetea sevmedigim icin bi$i diyemiyorum.
afiyet olsun.

Sek takıl bence. Ama farklı bir şey istiyorsan dene işte değişik kombinasyonlar. Çok özendim yalnız alkolü bıraktım zaten :( Neyse kişisel meselelere girmeyeyim. Nedense ben olsam tonik koyup biraz limon suyu ekleyip lime atardım hatta limeları bi güzel tuzlayıp yerdim :P Hoş olur sanki.

limeların arasında bi tane irice olanı vardı, onun kaderi tuzla yenmek oldu zaten :)

iki oneriyi de deniyorum cok cok ufak olculerle, tadımlık olarak.. birinden biri hosuma gider sanırım..

bardağı buzla doldur votka+tonik+limon koy. limon suyuna çok az şeker karıştırabilirsin.

az önce ice tea şeftali + vodka yaptım ben.
ice tea limon varsa elmayla gider, schweppes tek de içerim ben genelde, üçünü de karıştırsan olur bence.

şivepsi filan bırak, küçük bi bardağın varsa ardı ardına iki üç shot vur, ondan sonrası için de ice tea şeftaliyi az votkayı bol olarak bardağına koyup takılmaya devam et. shotları arttırabilirsin. ki kendisi savunmasıszsa zaten shota karşı koyamayacaktır.

Yer sofrasında ayağınızın üstüne oturmaktan kaynaklanıyor olabilir mi?

@44: oyle bir durum yok hocam. Doktora gidicem ama, 1-2 fikir almak istedim.

bende de çok yağlı yediğim ve çok sigara içtiğim zamanlar sol bacağımda sürekli ağrı ve uyuşma oluyordu. damarlarım ince olduğu için tıkanmadan korktum bir doktora gittim, o bişey bulamadı. yeme-içme alışkanlığımı biraz düzeltince, sigarayı azaltınca tekrarlamadı.
tabi ki doktora gidin, bişey bulamzsa yine de daha zararsız şeylerle beslenmeye çalışın.

dostum bu yaşam tarzı ile dua et sadece ayağın uyuşuyor. kahve sigara bol, her şeyden önemlisi düzenli uyku yok, yemek hızlı yeniyor ve karbonhidrat, egzersiz yok... e daha ne olsun :(

ya ben burada hastalık sorusu cevaplandıra cevaplandıra hepsini yaşamaya başladım. mideme, başıma ağrılar giriyor, gözümün kenarında bir şeyler uçuşuyor. house da kesin etkilemiştir. ancak beline, siyatiğine baktırabilirsin. şekerine baktırabilirsin ve daha çok uyuyabilirsin mümkünse. bu uyuşma ile birlikte morarma, şişme, ödem yoksa sanırım çok önemli değildir. yine de sordurmak lazım tabi ki. :)

benim "akşamcı"dan anladığım her akşam iki duble rakısını içen tiptir mesela.

beni soracak olursan, ben bira içerim her akşam. bazı akşamlar 3-4 adet. bazı akşamlar 8-10 adet...

içki olarak mı sordunuz bilemedim ama ben bilgisayar başında bir şişe orta halli şarap yahut 2(maksimum 3) bira yuvarlarım arada.

vodka viski, her gun degil ama icince de yarısını iciyorum 70 ın. rakı arada yıne aynı.

ben de sarap ya da efes xtra icerim genelde. uyumamam gerektigi zamanlarda vodka+redbull.

dışarı çıktığımda fix menüm var mesela. önce 1 bira, ardından 1 long island iced tea, en sona da 1-2 tekila shot. mis
süreye göre rakamlar değişiyor tabi

2-3 günde bir dimitrakopulo içerim, haftada ya da iki haftada bir rakı sofrası kurarım.

sıklığı akşamdan akşama değilse de periyodik olarak iki kadeh viski. ara sıra da efes fıçı şişe.

eskiden her gun oglen okuldan gelince ac karna iki biram vardi ama gecen gun baktim da, evdeki bira siselerinin dibinde kalan bi yudum biralar kuflenmis. var sen hesap et, ne zamandir icmiyorum.

soruda alkol yok, o nedenle;

ben soda limonata karıştırır biraz limon sıkarım, süper oluyor.

ya rakı ya viski.

Ayran. Balık varsa aslan sütü.

Haftada uc-dort aksam iki-uc kutu ekstra icerim. Cok seviyorum ama gobek yapiyor anasinisatim.

alkollü içmiyosam, çaya abanırım. 2-3 50'lik bira bardağında içerim.

yok alkol olcaksa, max. bi 33lük rakı ya da 2 bira + 1 şişe şarap ya da nadiren 33'lük vodka + vişne.

alkole üşeniyorum artık ben.

bilgisayar başında içme moduna gireresem bri şekil, genelde absolut, efes fıçı bira veya denk gelen şarap.

toplum ile birlikteyken artık rakı genelde.


gerginsem, tv izleyeceksem viski (marka biraz tr dışına gelen gidene bağlı. mümkünse jack daniels, zaman zaman sağlam scothlar (ps: yeri gelmişken okrsa "hocama" teşekkür ederim yine)

edit : oy yazdığımı okuduktan sonra fark ettim ki üşenme falan yok, sınıflandırmışım sadece hayatımı alkolik olurken eyvah eyvah...

young folks var ıslıklı o mu acep?

@duch von souch
soğuk bir birayı hak ettin :)

az mı izleniyor? daha fazla izlenen bir sci-fi dizisi var mı ki türkiye'de?

türkiye'de bsg'nin lost, prison break, heroes kadar olmasa da seveni çok. neticede memlekette çok büyük bir kesim bırak dizi takip etmeyi altyazılı film izlemekten bile hazetmiyor. bir milyon kişi izleyecek olsa özel kanallar kapışırdı bu dizileri. daha lost'a prison break'e yeni el attılar halbuki.

çevrendekiler bilim kurgu sevmiyor olabilir. herkes bilim kurgu sevecek diye bir kural yok.

izlemesi için kime tavsiye ettiysem, gerçek dışı olduğu için izlemeye devam etmedi. aslında çok ciddi ve dikkate alınması gereken teorileri var. baltar'ın dinle ilgili yaptığı konuşmalar ya da işçilerin hak aramak adıan greve başlaması vs. bunlar yaşadığımız dünyanın sorunları, insan var oldukça yaşanacak şeyler aslında. ama sanırım işin içine cylonlar, uzay meselesi girince daha mini seri bitmeden, devreye önyagılar giriyor. aslında benim gibi kurgu dizi-filmlere çok yatkın olmayan biri bile günde 10'a yakın bölümünü izlediyse, battlestar galactica başarılı bir dizidir. ve bence izlemek için tavsiye değil merak gerekiyor.

kesinlikle hayatımda izlediğim en iyi dizi olabilir.
izlemeyenler ne kaçırdıklarının farkında değiller.
ayrıca izleyen sayısının artması dizilerin senaryolarını zorlama bi şekilde uzattırtıyor ve ortaya ucube bişi çıkıyor. o yüzden böyle daha iyi belkide..

bitti ya ondan izlemiyorlardır:P şaka bir yana onların kaybı. "robotlar falan ehe" diyip geçiyor saflar ne diyim ki odunla mı döviyim?

Fakat 5 sezon muhteşem giden diziyi nasıl da dandik bir sonla bitirdirdiler. Sadece ben mi beğenmedim acaba?

Bilim kurgu herkesin ilgisini çekmiyor, misal ben de Star Wars izlememiş olanları garipsiyorum, bir kaç tanesine SW sevgisi aşılamayı denedim ama izlerken zevk almıyorlar.

bok gibi olması yüzünden olabilir.

@pichoscosama2: bu sorunu o final bolumu hic olmamis gibi dusunerek cozdum, artik onumuzdeki new caprica'lara bakicaz.

starwars'ın ilk 3 filmi (4.5.6) bsg'den daha sci fi bence (yeni bsg tabi).

c

bence d , girişeceği durum bir karar gerektirir herhalde sanırsam

aslında hepsi bir bakıma düşünürsen, hem insiyatif alması(girişimcilik), hem insanları kendine inandırması(liderlik), hem bunu açıklaması(konuşmacı) ve karşı görüşleri etrafında birleştirmesi lazım.

ama salt karar alınacaksa, çeşitli bilgi ve data seti ile, gözlemleyerek(monitor) karar alabilir.

soru yanlış:P

a ve d diye düşündüm ama tabi uzman değilim.
tek cevap gerekiyorsa a derim.

c.

a ve d arasındayım.

a) liderlik gerisi hikayedir.

bence b, birimler arası uyumu ve iletişimi sağlayabilmesi önemli.

ben de d diyorum. (googledan kopya cekmedim hayir!)

kargo ücreti ile birlikte elinize 79(+kargo)liradan gelir efendim. komisyonu o ücret üzerinden satıcıdan alıyor gittigidiyor.

not: ben olsam güvenmezdim. birebir lacoste parfümler görmüştüm. şişesini ayırt edemiyor 2tane ele alınca insan. şişenin altında, kapağın içinde gibi uçuk yerlerde farklılıklar vardı. birde en somut delil koku. dediğim gibi güvenmezdim.

strawberrynet.com'dan dun 60 ytl ye aldim. gittigidiyor filan kasma bence. normalde bu arada tekin acar'da 140 ytl.

ibnelik vardır.
gittigidiyor bir yana,büyük kozmetik şirketlerinin birçoğu bu ibneliklerin içindedir zaten de neyse.
gittigidiyor ile ilgili biraz googleda araştırın, en iyi feedbackı olan satıcıların birinden alın bence.çoğu sahte,birinci kalite taklit falandır çünkü.

evet alıcaksanız strawberry'den alın. orijinal, kargo ücreti yok.
tr.strawberrynet.com

tr.strawberrynet.com
buna bi bak istersen. hepsi orjinaldir. bazı ürünlerde kargo ücreti de alınmıyor.

bu arada strawberry.net'te parfümler için kargo ücreti alınıyor ancak çok cüzzi bir rakam.

cheapsmells;

50 ml; 21 pound; www.cheapsmells.com

100 ml; 27 pound; www.cheapsmells.com

televizyonu arayıp derdinizi anlatırsanız belki program yapımcısından öğrenebilirsiniz.

belki haberiniz olmuştur ama yine de yazayım. geçen hafta gazetelerde bir haber çıktı. bu yarışmaya katılan çocuklardan birinin evi çöp evmiş, belediye çöpleri boşaltmış. çocuk da o sırada orda bulunan habercilere şarkı söylemiş filan. çok acı bir olay.

ohooooooooooo
house, battlestar galactica, lost, scrubs, better off ted, the 4400, testees daha gider bu

izlediklerinden farklı bir tarz ama... "entourage"

prison break. özellikle 1. ve 2. sezon. gerisini ister istemez izlersin zaten.

oz , how i met your mother, lost dememe gerek yok herhalde.

how i met your mother kesinlikle...

The Big Bang Theory ve The IT Crowd, ikisi de komedi.. ikisi de bence baya bi iyi

(bkz: two and a half men)

the closer ve monk farklı polisiyeler üstüne de breaking bad şukela olur.

the mentalist

friends

strong medicine kesinlikle.

coupling

breaking bad elbet.
bakalım başka, yazılmamışlardan ne var... ha firefly, chuck da güzeldir...
halen izlemediysen; sadece üç bölümden olşan, the lost room.

(bkz: fringe)(bkz: the it crowd)(bkz: gossip girl)

ilginç bir drama için (bkz: six feet under)
oyuncuları arasında dexterın başrolündeki michael c hall var.

aşk-ı memnu

how i met your mother candır can.

coupling iyi

married with children çok eğlenceli.

prison break,lost,hereos falan demiycem merak etme...
benim şiddetle önerim Matrioshki olacak,ya bu diziyi benden başka beğenen yokmu..
yoksa benim içinde bu diziyle bağlantılı gizli bir pezevenk'mi var?bana bu diziyi sevdiriyor:))

edit=diziyi seyretmeyenler için uyarı:dizinin konusu dünyadaki kadın pazarının üstüne kurgulanmış çok gerçekçi bir dizi..bundan dolayı pezevenk lafını kullandım,yanlış anlaşılmasın dileğiyle:))

komedi : seinfeld, it'a mans world (aka behaving badly), just shoot me
normal (ne dram ne komedi) : northern exposure
polisiye : millenium, x-files

ankaradaysan modern sabahlardan başka bişey dinlenmez derim
göz atman için podcasti:
www.radyoodtu.com.tr

nihat sırdar derim başka birşey demem..ha siyasetten sıkılırım dersen geveze yakınca virgin radio'da başlayacak

(bkz: my favourite game)

sahibinin adıymış yahu :)
neyse aramaya inanmakla gelir gerisi

arabaya taş koydum? klibini izlemedim ama böyle çekilmeye çok müsait geldi.

ya çok yüksek ihtimal lorenna mckennit ama şarkının ismini hatırlayamıyorum.

inanılmaz uzun ugraslar sonucunda buldum..
Rus besteci Alexander Borodin'in "Prince Igor" operasindaki "Polovetsian Dances" bolumu.
daha sonra bu bir hayli karisik surecler sonucunda populer muzikallere falan giriyo, Sarah Brightman falan okuyo.
"Stranger In Paradise" bu versiyonlarinin adi. Ama asil "Polovetsian Dances"..

çok çok teşekkürler ''sarsakdahi'', sana minnettarız. cnbc-e ye dahi mail attımd aha dönülmemişti. diğer arkadaşımıza da teşekkürler:)

rica ederim görevimiz..
gerçi benim sorum burda bitmiyo, reklamda çalan versiyonunu bulamadım bi türlü. kolonileri görev başına çağırıyorum, birisi bi ara el atsın lütfen..

kesinlikle haklısınız reklamda çalan versiyonunu ben de arıyorum harıl harıl. arkadaşlar duyun şu garipleri!!

bence cnbc-e ye attigin maili guncelleyip, "sizi yormayalim biz bulduk da su versiyınunu bi soyleyiverin" diyebilirsin..

bu arada ben nasil buldugumu soylemek isterimü bundan sonra boyle durumlarda basvurulmasi muhtemel: www.musipedia.org diye bi yer var. orda istersen klavyeden "tap" yapip ritmi veriyosun, istersen mikrofonla islik caliyosun, istersen notalarini yaziyosun, istersen de flash piyano gibi bi side caliyosun..ben sonuncusunu yaptim, daha cok ise yariyo digerlerinden. o da ihtimalleri verdi. cok faydali bi uygulama, tavsiye ediyorum.

Eğer yanılmıyorsam , aradığınız şarkı warren G isimli rap şarkıcısının Sissel ile yaptığı bir şarkı olan The rapsody deki versiyon

www.youtube.com

5 sene geçmiş bilmiyorum bu yazdığımı görücek misiniz ama; ne kadar teşekkür etsem az ben de ne zamandır bu müziği arıyordum ve bulamayacğımdan neredeyse emindim artık. twitter'dan cnbce'ye sormuş ama cevap alamamıştım. tabi 2009 yılında müziği soran maile cevap vermiyorlarsa 2014'te twitter'dan 5 sene önce dizi tanıtımında kullandıkları müziği soran tweet'e cevap vermemeleri normal.

en sonbir üstte paylaşılan video bence tanıtımdaki müzikten biraz daha hızlı. şu versiyonun tam tanıtımda kullanılan olduğunu düşünüyorum.

www.youtube.com

(bkz: a distant sadness)

galacticanın soundtracklerini komple indir zaten pişman olmazsn.

Oyun oynamak ve kitap okumak bana çözüm olmuştu. Öyle hızlı bir yöntem bulamamıştım ben.

film izlemek de tabi. oyun derken daha spesifik olarak adventure tarzında oyunlar da denebilir. diyaloglar filan geçer de bakarsın bu ne demekmiş filan diye. ama en etkilisi müzik dinliyip de sözlerine filan bakmaktır bence.

Yabancı dil sınıfında okuyan biri olarak;

genelde kelimeleri tahtadaki yerlerine göre hatırlıyorum.

"sue" kelimesi tahtanın sol üstündeydi" gibi

Resimleme yöntemi olarak geçyor sanırım ama kelimeleri yazdığınız kağıdı iyice taratırsanız beyninize 3-5 sn içinde hatırlarsınız.

anlamlarını bulmakta sıkıntı yaşamıyorsanız, bolca şarkı dinleyiniz ama sözleri anlaşılan=) rap filan değil.

anlamlarıyla birlikte ezberlemek filan için kelimeyi 5-10 kere yazmak bence süper bir yol. onu okumanıza gerek bile kalmaz..

bir de mega hafıza'nın teknikleri vardı. internette dolaşıyor setler onları da kullanabilirsiniz..

bir kelimeyi ezberlemeye çalışırken, o kelimeyi aklımdan o an geçirdiğim bir şey ile ilişkilendiriyorum. çok alakasız bir şey de olabilir fakat daha sonra hatırlarken çok işe yarıyor.

hangi yöntemleri kullanıyorsun dersen, ondan da kısaca bahsedeyim;
okunuşunun türçedeki karşılığı olsun, yazılışı olsun ya da direkt türkçe anlamı olsun aklıma gelen ilk şeyle ilişki kurduktan sonra gerçekten de hatırlaması kolay oluyor.

mesela atıyorum, ingilizce "car" kelimesinin anlamını ezberlemek istiyorsun diyelim. car, türkçe olarak kar diye okunur. anlamı araba. hmm... arabamın üstüne kar yağdığını düşünüyorum. buradaki kar kelimesinden de araba olduğunu anlıyorum ve ne zaman bir arabanın üstünde kar görsem, bu olayı hatırlıyorum. göz yaşlarıma hakim olamıyorum. :(

bu şekilde... ama tabii kelimeyi ezberlemek istiyorsan, o anda düşünüp bi kerede karar vermen gerekiyor. mesela sözlükten bi kelimeye baktın diyelim. anlamını hiç düşünmeden okuyorsun. oturup o kelimeyi ezberlemeye de üşeniyorsun diyelim... halbuki 10-15 saniyeni bu işlem için ayırsan hem daha fazla kelime öğrenmiş olursun, hem de aynı kelimenin anlamına daha sonradan defalarca bakma zahmetinden kurtulup, zaman kazanmış olursun ;)

Benim Almanca ögrenirken izledigim yollardan birincisi kartlara yazmakti, otobüste gidip gelirken bile yüzlerce kelime ezberleniyordu o $ekilde.

Ama madem onu istemiyorsunuz, ikinci bir yol olarak da bir ajandaya kelimeleri ve anlamlarini yazip calisiyordum. Alacaginiz ajanda sözlük gibi sag tarafinda alfabenin tüm harflerini iceren ajandalardan olsun. Akliniza gelen, ögrenmeniz gereken, kitapta gördügünüz kelimeleri oraya yazin. Yani kendiniz sözlük yazmis olacaksiniz, piyasadaki sözlüklerden farki kullanacaginiz ve ögreneceginiz kelimeleri barindirmasi olacak. Bu ajandayi da gittiginiz yerlerde yaninizda tasiyin, kitap gibi acip okuyun, tekrar edin, yerlesecektir.
A harfi cabuk dolacak, bunun icin ya yeni bir ajanda alin, ya da j gibi az kullanacaginiz fakat ayni sayida sayfa ayrilmis yerlere de a harfiyle baslayanlari yazin :)

Ve elbette ki kelimenin kafada yer etmesi icin cümlenin icinde görmeniz gerekiyor. Bunun icin de eger dile yeni basladiysaniz cocuk kitaplari, hikaye kitaplari, yani ilk seviye kitaplari alip okuyun, dilde ileriyseniz gazete, internet sayfasi filan okuyun.

kuzenim cebinde su ufak sozluklerden tasiyordu. ara sira acip acip bakiyordu, cinsini, anlamini bi kagida yazip sonra oradan ezberliyordu.

bir de su megahafiza yontemi de cok yardimci oluyor. bak hala hatirliyorum; posterity, chasm, sue, revenue, dungeon falan filan.

kelimeyi akılda tutmanın ennnn güzel yolu bence o kelimeyi kullanmaktır sürekli..

kullanılmayan kelime unutulup gidiyor..

bi de şu melik duyar isimli nev'i şahsına münhasır kişilik sayesinde çocukluğum yandı..
hala unutamıyorum o posterdeki punkçı gence bakıp da surat ekşiten o yaşlı amcayı (bkz: posterity)

bu mega hafıza yöntemi ile kaç tane kelime ezberleyebilirsin ki.. hadi böyle "bi karikatur ile kelime ilişkilendirme" yöntemiyle kafana 200 tane karikatur soktun.. sonra karikaturleri karıştırmaya başlarsın yahu..

(bkz: bilgimatikzede)
karikaturlerin hikayesini karıştırıp, morsel'in lokma anlamına geldiğini değil de, "mor bir sel" olduğunu sanmaya başlarsın.. vs. vs. vs.
çünkü 5 harfli bir kelime ve anlamını ezberleme dışında kafaya bir de karikatürde geçen hikayeyi sokuyorsun..

daha once de benzer bir soru sorulmustu. kelime ezberlenmez, ögrenilir. ögrenmenin en kolay yolu da kullanmaktir. konusun, yazmaya calisin (günlük tutmak, chat yapmak gibi), okuyun bol bol. her kelimenin ancak ait oldugu cümlede anlamli oldugunu, baska bir cümlede cok baska bir anlama gelebilecegini, her kelimenin her yerde kullanilmayacagini ve collocation ve preposition gibi ayrintilar oldugunu unutmayalim.

anlamaya çalışarak türkçe altyazılı film izleyin
sonra inglizce altyazıya çevirip tekrar izleyin